“Dergicilik” dersinden Marie Claire ve Vogue Türkiye’ye, oradan da kendi şirketini kurmaya uzanan bir hikaye…
BİLGİ Medya ve İletişim Sistemleri Bölümü’nden 2006 yılında mezun olan Ece Candan’ın hayatı “Dergicilik” dersine konuk olarak gelen Ferhan İstanbullu sayesinde moda ve güzellik dergilerinde çalışmaya başlamasıyla değişti. Marie Claire ve Vogue Türkiye’nin kapıları açıldı. Şimdilerde kendi şirketi İstanbul’Entourage ile tasarımcı ve markalara danışmanlık hizmeti veren Ece, ezber öğretileri kenara attıkları işlerini anlattı.
Öğrenciliğiniz nasıl geçti? Neler yaptınız?
Okul hayatım boyunca staj yaptım. İkinci sınıftayken üniversitenin panosunda Esquire Dergisi’nin genç yetenekler aradığı duyurusunu gördüm. En sevdiğiniz reklam filminden, kitaba kadar beş soru soruyorlardı. Hemen yanıtlayıp yolladım. Daha sonra görüşmeye çağırdılar ve Esquire’da stajım başladı. İlk ay dosya konusu, ikinci ay kapak röportajı, sonrasında ise moda çekimi yapmamı istediler. Fakat aklım televizyondaydı. CNN Türk Dış Haberler’e başvurdum. Orada staja kabul edilince hemen televizyona geçtim. Ama 2.5 ay içinde televizyonun özellikle de haberin bana göre olmadığını anladım. Hülya Ekşigil’in “Dergicilik” dersine gelen konuklardan Ferhan İstanbullu ile tanıştım. O zaman kendisinin Serra Erener ile birlikte kurduğu bir tasarım ofisi vardı. Yanlarında staj yapmaya başladım. Moda ve güzellikle ilgili çeşitli sektör dergileri çıkarıyorlardı. Ardından St. Martins’de styling üzerine eğitim aldım ve bu arada “Marie Claire Dergisi Moda Editörleri Aranıyor Yarışması”na başvurdum. Güçlü bir jüri vardı ve 100 kişiden ilk 10’a kaldım. Ardından da birinci oldum ve dergide üç aylık bir staja başladım. Okula gidip, derslerime girip çıkıyor sonra hızlıca dergiye dönüyordum. Hocalarım beni çok destekliyor ve anlayışla karşılıyorlardı. Bitirme projemi de dergi çıkarmak üzerine seçmiştim. Bir kadın bir de erkek dergisi genel yayın yönetmeniyle röportaj yapmıştım. Sürekli sektörden biriyle tanışmak isteyen ve koşturan bir kız çocuğuydum. Hedefime kitlenmiştim ve okulun bana sunduğu tüm olanakları kullanıyordum. Gelen konuşmacıları tek tek dinleyip, gazete ve dergilerde editör olan hocalarımın paçalarına yapışıyordum. İstediğimi alana kadar da bırakmıyordum. Marie Claire Dergisi altı ay içinde bana iş teklif etti ve mezun olmamla beraber dergiciliğe resmen başlamış oldum. Üç buçuk yılın ardından Vogue Türkiye’ye geldi ve oraya geçtim. İki buçuk yıl orada kariyerime devam edip ardından bir süre freelance çalıştım. Markalara iletişim ve kreatif anlamda danışmanlık verip sonra da kendi şirketim İstanbul’Entourage’i kurdum.
Bildiğime göre İstanbul’Entourage’i Serhat Şengül ile beraber kurmuşsunuz. Serhat Bey ile tanışmanızın ve beraber bir ajans kurma fikrinizin hikayesini öğrenebilir miyim?
Shopigo’ya danışmanlık verdiğim dönemdi. L’appart PR Ajansı ile bir proje için görüşmüştük ve beni konuyla ilgili Serhat’a yönlendirmişlerdi. Kendisi de o dönem L’appart’da çalışıyordu. Çalışma şekli, yeteneği, hızlı çözümler üretmesi ve keskin zekası beni direkt etkilemişti. Ayrıca ceketinin cebindeki mendili, kravatı ve kürk yakalı montuyla sanki Marcel Dunchamp’a bakıyordum. Erkek modası üzerine konuşan birçok kişiyle tanışmıştım ama kimse Serhat kadar dolu ve tutkulu değildi. O an, “Benim ortağım ancak böyle biri olabilir” demiştim. Yani ben onu seçmiştim çoktan ama onun haberi yoktu henüz. Birkaç ay sonra işten ayrıldığını duydum ve hemen telefonunu öğrenip kahveye davet ettim. Kahve diye buluştuğumuz görüşme uzun süren bir akşam yemeğine dönüştü ve o günden sonra yolumuza birlikte devam ettik.
İki kişinin ortak bir iş alanında buluşması ve anlaşabilmesi zordur. Hele ki sizin gibi yaratıcılıkla, fikirlerle ilerleyen mesleklerde. Siz nasıl anlaşıyorsunuz?
Her şeyden önce biz arkadaş olup iş kuranlardan değildik. İş kurup arkadaş olduk ve bu da ilişkimizi daha da güçlü hale getirdi. İkimizde ‘go-getter’ız, bir projeyi aklımıza koyduysak çift koldan saldırıyoruz. Serhat, iletişimi müthiş kuvvetli, kıvrak zekasıyla karşısındakini on dakika içinde kendine hayran bırakan biri. Sıcakkanlı, esprili ve ılımlı. Ben daha mesafeli bir insanım. Birbirimizi tamamlıyoruz. Hayal güçlerimiz bir araya geldiğinde ortaya harika fikirler çıkıyor. Bazen birbirimizin ayaklarını yere bastırıyoruz bazen de, “Daha da yükseğe” diye motive ediyoruz. Ayrı düştüğümüz noktalarda birbirimizi dinliyoruz ve en önemlisi ikimiz de “İdareten” ile idare etmiyoruz.
Bir söyleşide, “Aslında biz herkesin içine dahil olabileceği ve bizle beraber tüm çevremizin de kazanabileceği bir konsept ve içerik fabrikası kurduk” demişsiniz. Bunu biraz açabilir misiniz? Bu içerik fabrikasında neler var?
Her marka moda iddiasını güçlendirmek istiyor. Bunun yolu da iyi ürün yanında iyi görsel ve iyi içerikten geçiyor. Mesela markaların lookbook’ları için çekimler, hatta konu ve içeriklerle dergilerini yapıyoruz. Sezon çekimleri için A’dan Z’ye tam hizmet veriyoruz. Styling’inden konseptine tüm prodüksiyon hizmetini bir arada sunuyoruz. Kurumsal kimliği yeniliyor ya da sil baştan tekrar yapıyoruz. Sosyal medya içerik yönetimi, iletişim stratejisi geliştirme ve bunu devam ettirme gibi birçok alanda yol arkadaşlığı ediyoruz. Her moda haftasında defile iletişim stratejileri konusunda bazı tasarımcı veya markalara danışmanlık veriyoruz.
Hangi markalarla çalışıyorsunuz?
Bugüne kadar çalıştıklarımızdan bazıları Damat Tween, Roman, Borusan, Morhipo, Deniz Berdan, Örkum Tekstil, Ruck&Maul, Ferruh Karakaşlı.
Bugüne kadar yaptığınız işlere örnekler verebilir misiniz?
Örneğin Damat Markası ile kadınları giydirmeniz çok güzel bir sosyal sorumluluk projesi. Bu fikir aslında yazıhanede çıktı. (Entourage ofisine “yazıhane” diyoruz kendi aramızda) Ben her zaman güçlü kadınlara hayran oldum. Hayalimde birbirinden farklı, yetenekli ve ilham veren kadınları takım elbiseler içinde görmek vardı. Biz de Damat’ın kapısını çaldık ve fikre bayıldılar. Tamer Yılmaz’ın objektifinden 20 kadını fotoğrafladık ve bir kitap haline getirdik. Kitabın tüm metinleri Serhat’ın elinden çıktı. Zekası kadar kalemi de kuvvetli bir ortağa sahibim. Muhteşem bir kitap, hatta zamansız ve ilham veren bir eser oldu da diyebiliriz. Tabii en özel yanı ise tüm gelirin Koruncuk Vakfı’na gitmesiydi.
Bu projeyi yaparken neler yaşadınız? Sizi ne zorladı?
Öncelikle 20 birbirinden güçlü ve başarılı isme karar vermek ardından da bu isimleri ikna edip doğru ve sistematik bir şekilde organize edip, koordine etmek oldukça zor oldu. Ayrıca hava şartları da işimizi kolaylaştırmadı. Bütün yazımızı bu projeye adadık. 40 derece yaz sıcağında Şahika’yı (Ercümen) Üsküdar sahilde, Serra Yılmaz’ı Çukurcuma’da çektik. Ama tüm ekip oldukça motive çalıştık. Mekan araştırması yaparken, Balat’ın arka sokaklarında riskli durumlarla karşılaştık. Fakat yine de hiçbir şey bizi Balat sokaklarında Jülide Ateş’i çekmekten alıkoyamadı. Çok inatçı bir ekibiz.
Çalıştığınız sektörün gelişmesi için nelerin değişmesi gerekiyor sizce?
Aslında yaptığımız işlerin değer bulması için hala zaman gerekiyor. Maalesef ülke olarak fikir ve yaratıcılığı, ürünün yanında gelen promosyon olarak değerlendiriyoruz. Yurtdışında da olduğu gibi bunlar başlı başına ikamesi zor, değerli ürünler. Yaratıcı bir çekim ya da proje fikri aslında yılların birikiminin, bir moda haftası sırasında katılınılan etkinliğin, gidilen serginin, okunulan kitabın, bakılan sonsuz moda fotoğrafının birleşimi sonucu ortaya çıkıyor. Bunun bir birikim sonunda ortaya çıktığının farkına varılması, yaptığımız işin değer bulması için aslında bizimle çalışan markaları da zaman içinde belli bir anlayışa getiriyoruz. Türkiye’de büyük perakende markaları var, hepsi modadan birer büyük dilim almak için yola çıkıyor ancak alınan dilimin sindirilmesi zaman ve doğru ekiplerle doğru hamlelerin yapılmasını gerektiriyor.
Sektörde ilerlemek isteyen gençlere de yardımcı olup eğitimler veriyormuşsunuz. Biraz anlatabilir misiniz? Neler yapıyorsunuz?
Üç yıldır defile raporlama, styling, alışveriş ve stil editörlüğü üzerine dersler veriyorum. Sektördeki deneyimlerimi paylaşıp, yaşadığım zorlukları ve güzellikleri anlatıyorum. Her sene öğrencilerimden birini muhakkak sektöre kazandırmayı hedef edinmiştim ve bunu da gerçekleştirdim. Şuan üçüncü yılımda üç öğrencim de sektörde iyi yerlerde çalışıyorlar. Ben de okulda girdiğim bir derste bana inanıp, destekleyen biri sayesinde bugünlere geldim ve bunu asla unutmuyorum. Diğer yandan da markaların kreatif departmanlarında çalışan alışveriş sitelerinin styling ve fotoğraf ekiplerine workshoplar veriyorum.
Bundan sonra yapmak istediğiniz ne gibi projeleriniz var?
Biraz sınırları genişletmek istiyoruz. Şuan global iki büyük markayla görüşmelerimiz sürüyor ve eğer ortak noktada buluşursak güzel işbirliklerine imza atacağız. Sosyal sorumluluk projelerine ağırlık vermek de bir diğer hedefimiz.