Psikolog olmak çocukluk hayaliydi…

Duygu Doğmuş, İstanbul Bilgi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden 2006 yılında mezun oldu.Yüksek lisansını Klinik Psikoloji dalında yaptı. Bu arada değişik eğitimler alarak kendini klinik psikoloji alanında geliştirdi.

Yüksek lisansını tamamladığında kendi merkezini açtı. Öfke kontrolü, depresyon, kaygı bozuklukları, sosyal fobi ve benzeri gibi pek çok alanda danışanlarınıza destek sağlıyorsunuz. Çalışmalarınız ile başlayalım. Kariyerinizin başından şu ana kadar ne gibi çalışmalar gerçekleştirdiniz?

İlk tezimi, ‘öfke ve bağımlılık’ üzerine hazırladım. Kültegin Ögel hocamla beraber paylaştığım ‘Alkol ve Madde Bağımlılığında Kısa Girişimler’ adlı bir kitap çalışmamız oldu. Ayrıca, gönüllü olarak sosyal projelerde travma yaşamış çocuklarla çalıştığım bir dönem oldu. Tabi ki psikoloji bölümünde de diğer bölümlerde olduğu gibi eğitim süreci bitmiyor. Hem yurt içi hem de yurt dışında yeni terapi tekniklerini mümkün olduğunca aktif biçimde takip etmekteyim ve halen süpervizyon çalışmaları yapmaktayım. Daha önce özel bir merkezde bilişsel davranışçı terapi alanında destek sağladınız. Bilişsel davranışçı terapinin temelinde yatan nedir, özellikle bu dalı seçmenizin nedeni var mıdır? Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) modelinin temeli, insanların duygu ve davranışlarının, olayları nasıl yorumladıklarından etkilenerek oluştuğu üzerine odaklanır. Yani kişinin kendi zihninde olaylara ve durumlara verdiği anlamları inceler. Psikolojik problemlerle çalışırken BDT tekniği, terapinin ABC’si gibidir diyebilirim. Örneğin okuduğunu anlamayan bir genç bu durumu eğer kendinin yetersiz olduğu biçiminde yorumlarsa bu onun motivasyonunu bozacak ve okumaktan, çalışmaktan kaçınmasına sebep olacaktır. Belki de kendinin aptal olduğuna inanacak ve içe kapanacaktır. Bunlar aslında bilişsel çarpıtmalarımızın ve temel inançlarımızın sebep olduğu işlevsiz yorumlamalardır. Kişi aslında okuduğu metnin zor bir metin olduğunu, belki de akılda kalıcı olması için iki defa veya daha fazla okuması gerektiğini düşünemez. Bu yorumlama sürecindekileri, çarpıtmaları ve işlevsiz otomatik düşünceleri işlevli olan alternatif düşünceler ile değiştirmek, Bilişsel Terapinin en temelde yaptığı şey diyebilirim. İnançlarımız ve çocukluk sürecinden bu zamana yaşadıklarımızın, zihnimizde oluşturduğu şemalar bu yorumlama sürecinde aktif rol oynar. Bu nedenle terapi sırasında sadece BDT değil, Şema Terapi, Duygu Odaklı Terapi ve özellikle travma vakalarında da EMDR gibi teknikler kullanıyorum.

Şu anda nerede çalışıyorsunuz, danışanlarınıza ağırlıklı olarak hangi alanlarda destek sağlıyorsunuz?

Moda’daki merkezimde yaklaşık 6 yıldır danışanlarımla depresyon, anksiyete, sosyal fobi, öfke kontrolü, obsesyon, travma gibi vakalar üzerinde çalışıyorum. BİLGİ ile devam edecek olursak. 1asıl kesişti yollarınız, neden BİLGİ’yi tercih ettiniz? Üniversite seçerken gerçekten çok titiz davrandım, uzun araştırmalar yaptım ve sonuçta çok doğru bir karar verdiğim için mutluyum. İstanbul Bilgi Üniversitesi’ni, birçok vakıf üniversitesine göre çok daha fazla donanıma sahip olduğu ve eğitiminin de çok iyi olduğunu öğrendiğim için tercih ettim. Bir üniversitenin sosyal aktiviteleri, gerçekleştirdiği projeleri bence eğitim sürecinde öğrencilerin sosyal anlamda gelişmelerini sağlamaktadır. Eğitim sürecinde bu sosyal gelişimin çok önemli olduğunu düşünüyorum. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin bu konuda iyi olduğunu biliyordum ve okurken bu konuda da bana çok güzel tecrübe ve deneyimler kattığını düşünüyorum.

Kariyer yaşantınız boyunca BİLGİ’li olmanın size ne gibi avantajları oldu?

BİLGİ ile bağlantım mezun olduktan sonra da hiç kesilmedi. Gerek hocalarımla yaptığım araştırmalarım, gerek diğer mezunlarla oluşturduğum projeler ve tabii ki BİLGİ’nin geniş kütüphanesindeki değerli kaynaklar sayesinde BİLGİ’li olmanın avantajını çokça yaşadığımı söyleyebilirim. İstanbul Bilgi Üniversitesi Psikoloji Bölümü olarak, hocamız Selin Müderrisoğlu önderliğinde kurduğumuz madde bağımlılığını önleme kulübü sayesinde sahip olduğum deneyimlerimin, daha sonra bağımlılık üzerine yaptığım tez ve kitap çalışmalarımda çok işime yaradığını söyleyebilirim.

Psikolog olmak çocukluk hayaliniz miydi?

Psikolog olmak, çocukluk hayalimdi diyebilirim. Psikolojiye ilgi duymaya başladığımda 12 yaşındaydım. Arkadaşlarım da beni öyle kabullenmiştiler ve kariyerime ulaştığımda tabii ki kimse şaşırmadı.

Sizce BİLGİ’li olmak ne demektir?

Bence BİLGİ’li olmak, geniş bir vizyona sahip olmak ve başarı demektir. Eğitim sistemini çok başarılı buluyorum. Sıkıcı olmayan, aktif eğitim anlayışı, kendini ve fikirlerini özgürce ifade edebildiğin, araştırmaya açık, öğrencilerine kaliteyle destek veren bir üniversite.

Toplumumuzda paylaşım anlamında bir çekinme ve ‘derdini paylaşamama’ sıkıntısı olabiliyor. Bu konu hakkında düşünceleriniz nelerdir, insanlar neden başkalarıyla konuşmaktan çekiniyor ve bunun için neler tavsiye edersiniz?

Ülkemizde psikologlara danışma konusunda giderek artan bilinçli bir farkındalık oluşuyor. Ama yine de yeterli değil. İnsanlarımız en çok toplum tarafından yargılanmaktan korkuyorlar. Zayıf olarak görülürlerse, sevilmez, dışlanırlar ve küçümsenirler diye çekiniyorlar. Bu korkular psikolojik rahatsızlıkların bastırılıp saklanmasına sebep olabiliyor. Bir kısmı da terapinin ne olduğunu bilmedikleri için, ön yargılı davranıyorlar. Onun için bu konuda insanların eğitilmesi ve sorunlarıyla yüzleşebilmeleri için cesaretlendirilmeleri gerekiyor.

Psikoloji okuyan öğrencilere, başarılı bir psikolog olarak önerileriniz nelerdir?

Psikoloji öğrencilerine eğitim süreci için tavsiye edeceğim en önemli gördüğüm konu, lisans eğitimi esnasında staj yapmak konusunda olacak. Mümkünse her yaz staj yapın, farklı alanlarda farklı yerlerde deneyim kazanmak ilerde yüksek lisans yaparken seçeceğiniz uzmanlık alanınızı belirleme konusunda size yardımcı olacaktır. Ayrıca tez yazmalarını tavsiye ederim birçok üniversitede tez bölümü seçmeli ders gibi olabiliyor, benim dönemimde öyleydi. Tez çalışmalarımın bana öğrettiği araştırma tekniklerinin, sonraki çalışma sürecimde çok işime yaradığını söyleyebilirim. Mezun olsanız ve hatta çalışıyor olsanız bile mümkünse araştırma yazılarınızı hiç bırakmayın kitap projelerinde yazın, dergilere yazın. Araştırma yapmak, yurt içi ve dışındaki çalışmaları, gelişmeleri devamlı takip etmek çok önemli. Terapilerinizi etik kurallar içerisinde kendinizi sürekli olarak yenileyerek yaparsanız, danışanlarınızdaki başarı oranını önemli derecede etkileyecektir.

 

Powered by Openmedia