Hedef uluslararası üniversite

Yeni Rektör Prof. Dr. Halil Güven’in iki hedefi var: Bilgi’yi uluslararası bir üniversite yapmak ve her mezunun iş bulabildiği bir eğitim sistemi kurmak.

İlk kurulduğu 1996 yılından bu yana Bilgi’de birçok başarılı öğretim üyesi rektörlük görevini yürüttü. Hepsi kendi alanlarında kendilerini kanıtlamış bu isimler üniversitenin gelişiminde ve önemli dönüm noktalarında büyük roller üstlendiler. Bu süreçte üniversitenin yapısı gereği daha çok sosyal bilimler kökenli akademisyenler rektör olarak tercih edilmişti. Bugün ise üniversitenin sayısal bilimlere doğru genişleyen vizyonuna paralel farklı bir akademisyen rektörlük koltuğunda oturuyor. Kıbrıs kökenli Prof. Dr. Halil Güven enerji alanında ABD’de uzun yıllar görev yapmış bir akademisyen. 1998 yılında Türkiye’ye dönen Prof. Güven o zamandan bu yana, önce Bahçeşehir Üniversitesi’nde (kurucu) sonra da Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde rektörlük yapmış başarılı bir üniversite yöneticisi. Bugün Bilgi’nin yenilenen vizyonuna da uyacak en iyi isimlerden biri… Mezunlarımızın kendisini pek tanımadığından hareketle, hem kendisini hem de Bilgi için önümüzdeki dönemde yapmayı düşündüğü yenilikleri bizimle paylaşması için kendisiyle keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Bilgi’ye gelmeden önce bu üniversite hakkındaki fikirleriniz nelerdi? Dışarından bakınca Bilgi nasıl algılanan bir ünivesiteydi?

İstanbul Bilgi Üniversitesi’ni ilk olarak, Amerika’dan döndüğüm sene yani 1998’de duydum. O zamanlar Bahçeşehir Üniversitesi’nin kurulum çalışmalarında çalışıyordum. Bilgi de 1996’da kurulmuş ve kurulduğu gibi de roket gibi bir çıkış yapmıştı. Bahçeşehir’in kurucularının gözünde Harvard imajında bir yerdi. Bahçeşehir’de kurucu rektörlük yaptığım o senelerde Bilgi’nin imajını yakalamaya çalışıyorduk. Bilgi bir modeldi. Koç, Sabancı değildi ama Bilgi; Bahçeşehir için ulaşılması gereken bir modeldi. Benim olduğum dönemde tabii Bahçeşehir de yeni kurulan bir üniversite idi… İlk sene 280 öğrenci almıştık, sonra 2200 ile devrettik. Tabii yıllar geçse de, bu defa Bilgi’nin rektörlük koltuğuna oturduğumda, toplum nezdinde üniversiteler arasında Bilgi’nin, referans olarak hala daha yukarılarda bir yerde olduğunu gördüm. Ancak diğer üniversiteler ise zamanla arayı kapatmış gibi görünüyor. Tam olarak kapatmamışlar belki ama yaklaşmışlar… Bilgi hep seviyesini ve diğerleri ile arasındaki mesafeyi korumayı başarmış.

Bunu nasıl ölçüyorsunuz?

Araştırmalar yapıyoruz ve tabii çevremizden birçok geri dönüşler alıyoruz. Şimdi gururla söylüyorum ki gittiğim bir çok toplantıda üniversitem hakkında çok güzel geri dönüşler alıyorum. En son olarak Forum İstanbul toplantılarında bir panele panelist olarak katılmıştım. Sonrasında yanıma gelen insanlar çok güzel düşünceler paylaştılar Bilgi hakkında. Genelde entellektüeller arasında, saygın kişilerce Bilgi çok sayılan bir üniversite. Şimdi yeni vizyonda amacımız Bilgi’yi başka bir lige taşımak. Vakıf üniversiteleri arasında bizim yerimiz Koç, Sabancı, Bilkent’ten sonra geliyor. Bir de arkadan yetişmeye çalışanlar var… Şimdi biz uluslararası platforma çıkıp uluslararası bir ligde Bilgi’yi bir yere oturtmaya çalışıyoruz. Amacımız Türkiye’de de uluslararası bir üniversite olarak algılanması. İyi bir sosyal bilimler üniversitesi olmasının yanında; gerek Balkanlar’dan gerek Orta Asya’dan gerek Ortadoğu’dan öğrencilerin geldiği bir üniversiteye dönüştürmek. Hedefimiz önümüzdeki 5 sene içinde Türkiye’de en çok yabancı öğrencisi olan, uluslararası ligde en önde gelen üniversite olmak.

Uluslararası olmaktaki temek kriterleriniz neler?

Genel geçer tanımda öğrenci sayısının en az yüzde 5’inden fazlası yabancı öğrenci ise o üniversite uluslararası bir üniversitedir. Biz hedefimiz 2015’te Bilgi’de 1000 yabancı öğrencinin eğitimine devam ediyor olması. Değişim öğrencisi olarak değil, buraya lisans eğitimi almak için gelen 1000 öğrenciden bahsediyoruz. Böyle bir noktaya geldiğimizde üniversitenin algısı çok değişecektir. Zaten dahil olduğumuz akademik ağın da ismi Laureate International Universities yani bir “uluslararası üniversiteler” ağı bu…

Hedef bu ama şu anda uluslararası öğrenci sayısı çok da değil galiba? Bu sayıyı artırmak adına yapılabilecek neler var?

Şu anda aslında İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde, yabancı öğrencilerin oranı Türkiye’deki diğer üniversitelerden çok yüksek. Sayı olarak belki daha az olabilir ama üniversite nüfusuna kıyasladığınızda oranın ne kadar yüksek olduğunu görüyorsunuz. 170’in üstünde Erasmus öğrencimiz var. Genelde Türkiye’deki üniversitelerde Erasmus ile yurt dışına gidenlerin sayıları, gelenlerin sayılarından hep daha düşüktür. Bizde durum tam tersi… Giden 163 öğrenciye karşın, yurt dışından gelmiş 170’in üzerinde öğrenci var. Bilgi zaten Erasmus programındaki üniversiteler arasında yabancı öğrenciler için Türkiye’deki en popüler lokasyon. Ama alabileceğimiz öğrenci sayısı toplam nüfusa endekslendiği için 80 bin öğrencisi olan bir üniversiteden tabii daha az… Ama yüzdesel olarak en üstteyiz. Avrupa’da Bilgi’nin muazzam bir imajı var. İngiltere, İspanya’da olsun ve hatta Amerika’da olsun bilinen bir üniversite… Akademik çevrelerde Bilgi, yaptıklarıyla ismini duyurmuş ciddiye alınan bir kurum. Muazzam bir entellektüel birikim var ve bu birikim uluslararsı platformda ses getiriyor. Hatta The Economist gibi yayınların nazarında Bilgi’nin daha yüksek bir saygınlığı var.

Buraya gelirken üniversitenin güçlü ve zayıf yanlarını değerlendirmişsinizdir. Gördüğünüz zayıf yanlar neler olmuştu?

İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin en büyük varlığı “Bilgi” markası. Buna marka diyceğim çünkü Harvard, Oxford vs. bunlar da birer marka. Bilgi’nin bu güçlü marka algısını yıllar içerisinde yaptıkları oluşturmuş. Özgürlükçü, farklı fikirlere açık, yaratıcı, farklı programlar açabilen, estetiğe duyarlı, içeriğini öğrenmeye önem veren, iyi mezunlar veren, iyi entellektüellerin olduğu bir yer olarak güçlü yanlar geliştirmiş. Şimdi bunu alıp bir çok şey yapabilirsiniz. Üniversite’nin 14 yılda bu markayı oluştururken kullandığı metod sosyal bilimlerde derinlemesine kazmak olmuş. Sosyal bilimlerde olabilecek hemen tüm bölümler açılmış ve orada zemine ulaşılmış. Bilgi’nin bu ulaşma sırasında oluşturduğu zafiyet tek boyutlu bir büyüme sağlamış olması. Üniversite eğitiminin diğer ayağı olan sayısal disiplinlere yer verilmediği için büyüme hep sınırlı kalmış. Ben de gelirken öncelikli olarak bu eksiğini tamamlamak ve üniversiteyi daha sağlam çift boyutlu bir temele taşımak için hazırlıklı geldim.

Güçlü yanlar olarak neleri görmüştünüz?

Daha önce bahsettiğim yurtdışında tanınmışlığı en güçlü yanlarından… Türkiye içinde entellektüel çevrede iyi bir ismi olması kuvvetli bir başka yanı. Santral Kampüsü hem artı hem eksi yanı olabiliyor. Çünkü çok pahalı bir kampüs burası… Şehrin göbeğinde olması tabii güçlü bir yan ama üç değişik yerde olması bir zayıflık yaratıyor. Üç farklı kampüste bazen aynı hizmeti veremiyoruz tabii ki. Akademik kadronun çok kuvvetli olduğu bir üniversite burası aynı zamanda. Bu da büyük bir güç katıyor. Ama kadro hep sosyal bilimlerden geldiği için tartışmalar çok uzun oluyor. (Tebessüm ediyor) Bunu da kendimce zayıf bir yan olarak dile getirebilirim. Bir türlü bitmek bilmeyen uzun tartışmalar yapıyoruz kurullarda hep. Şimdi sayısaldan gelen mühendisler de katılınca aramıza daha sağlıklı bir yapı olacak sanırım.

Bilgi’de sosyal bilimlerde açılan bölümlerin hep kendilerince misyonları oldu. Üniversitede yapılan herşey gibi aslında… Sayısal bölümlerin ne tür misyonları olacak?

Mühendislik Fakültesi, Bilgi’nin yapısına uygun olarak oluşturulacak. Üniversite’nin şu anda haklı olarak övünç duyduğu şey bugüne kadar hayata geçirdiği büyük sosyal sorumluluk projeleri… Gerek Dolapdere olsun gerekse Kuştepe olsun içinde bulunduğu ortama hep bir ışık yaydı. İhtiyacı olanlara okuma yazma, spor, ingilizce ve hatta müzik gibi alanlarda ücretsiz eğitimler verdi. Şimdi buna ek olarak biraz daha büyük ölçekte, küresel bir sorumluk yüklüyoruz yeni bölümlere. Dünya’nın oluşan yaralarının sarılması için önemli görevler düşecek Bilgi’li mühendislere… Mesela plastikler için geri dönüşüm kampanyalarının yapılması… Mühendislerinin yetişirken  kafalarının bir kenarında hep “yeşil mühendislik” kavramını yerleştirmeyi hedefledik. Doğaya saygılı ürünler geliştirmek gibi bir misyonu oldu fakültenin. Bir de sosyal yönü ağır bir üniversitede mühendis yetiştirdiğiniz zaman bu onlara da bulaşır ve sosyal mühendisler  yetiştiririz diye bir düşücemiz var.

Üniversitede öteden beri hep en önemli tartışma konularından biri de İngilizce eğitimi olmuştu. Hem temel İngilizce eğitiminin yeterliliği hem de derslerde kullanılan dil hakkında sizin düşüncelerinizi merak ediyoruz?

Bağlı olduğumuz Laureate ağının bize sağladığı bir iyilik de bu aslında. İtalya’dan İngiltere’ye, Malezya’dan, Güney Amerika’ya dünyanın bir çok coğrafyasında 300’e yakın eğitim kurumunun hepsinin ortak sorunu İngilizce’yi nitelikli verebilmek. Dolayısıyla Laureate Cambridge ile anlaşmış bu konuda. Şu anda biz de Cambridge sistemini kullanıyoruz. Çok farklı bir hazırlık eğitim sistemine başladık bu sene. Ayrıca öğrenilenlerin sonraki sınıflarda unutulmaması için birinci sınıftan itibaren de ingilizce dersleri koyduk müfredata… Dört sene boyunca İngilizce seçmeli dersler koyuyoruz ve takip ediyoruz. Bunların yanı sıra Laureate sayesinde daha çok gelen uluslararası öğrenciler de sınıflarda derslerin İngilizce işlenmesi konusunda bir sigorta görevi görüyor. Şimdi tam olarak eğitim dilinin tüm derslerde İngilizce olduğunu iddia edemem. Ama önümüzdeki 5 sene içerisinde yabancı öğrencilerin sayısı arttıkça ve bu öğrenciler değişik bölümlerde farklı sınıflara dağıldıkça derslerin İngilizce yapılması zorunlu olacak… Türkçe konuşulan ortamda İngilizce eğitim almak kolay değil. Bir de Türk toplumunda İngilizce konusunda ciddi bir eksiklik var. Ülkede İngilizce kullanılan bir dil değil ve gençler arasında çok iyi bilinmiyor. İngilizce’yi daha üst seviyeye çekmemiz lazım. O yüzden bu sene Fen-Edebiyat Fakültesi’nde bir de İngilizce Dil Öğretmenliği Bölümü açtık. Almanya’da lise mezunu bir genç iyi İngilizce bilmeden mezun olamıyor. Bizim bir an önce seferberlik başlatıp bu İngilizce’yi önceliklerimiz arasında çok öne çekmemiz lazım. 18-20 yaşındaki bir öğrencinin bir senede gelip de burda İngilizce öğrenmesini bekleyemeyiz. Çok erken yaşlarda bardak dolarsa iyi olur. O yüzden toplumsal bir sorumlulukla öğretmenler  de yetiştirmeye başlıyoruz.

Laureate Uluslararası Üniversiteler Ağı’nda Bilgi sizce hangi yönlerde ön plana çıkacak veya çıkmaya başladı?

Bilgi Laureate içinde, sosyal bilimler alanında yazıp çizen, fikir üretebilen entellektüel birikimi olan en güçlü üniversitelerden biri diyebilirim. Herşeyden önce sosyal bilimlerdeki bu miyonunu koruyarak büyümeye devam edecek. İkinci olarak yeşil mühendislik ile farklılaşarak mühendislik eğitiminde adından söz ettirecek. Son olarak da mesleki eğitim konusunda Laureate’in imkanlarını Türkiye’ye taşıyacak. Mesela turizm… Türkiye şu anda 10 milyondan az turist alıyorsa nedeni yatırımın değil kalifiye insan gücünün az olmasıdır. Paris kadar değilse bile bir her yıl 15 milyon turist çeken Prag kadar turist alamıyorsa bu büyük bir kayıptır. Hem ekonomi, hem de insanımıza istihdam sağlamsı adına… Turizm alanında dünyanın en iyi mesleki eğitim kurumlarından olan Glion ve Les Roches, Laureate sayesinde Türkiye’ye eğitim programlarını taşıyacaklar. Yine Chicago’daki Kendall College, Avusturalya’daki Black Mountain da son zamanlarda Laureate bünyesine katılan otelcilik anlamındaki önemli mesleki eğitim kurumları… Tasarımda ise Domus Academy, NABA, College of SantaFe, Santiago New School of Architecture gibi dünyanın en iyi eğitim kurumları da yine bu çatı altında… Bunlar Laureate’in uzmanlaştığı dikey alanlar.

Başka ne tür dikey alanlar var?

Şimdi bunlara sağlık da ekleniyor. Biz de bu ağa dahil olan üniversitelerden öğretim üyerlerini, müfredatları ve çift diploma olarak markaları kullanabileceğiz. Bunlar mesleğe dönük olanlar. Bunların yanında bir de Bilgi gibi kapsayıcı eğitim veren üniversiteler var. Bu üniversitelerde de çok başarılı spesifik programlar var. İşte geçtiğimiz dönemde bizim de Bilgi’ye bir parçasını taşıdığımız Real Madrid Spor Okulu’nu açan Madrid Avrupa Üniversitesi…  Biz de bu arada farklı olarak ne yapalım arayışı içindeyiz tabii ki. Sivil havacılık konusunda Sabiha Gökçen Havaalanı ile işbirliği halinde bir program hazırladık ve YÖK’e müracaat ettik. Eğer kabul edilirse bu bizim için farklılaşılacak ve aynı zamanda uzmanlaşılacak bir alan olacak.

Önümüzdeki dönem için ne tür projeler var gündeminizde?

Loret okullarının çoğu “mezun olduktan sonra öğrencilerimiz iş bulabilecek mi” kaygısıyla mezun vermiş üniversiteler. Bizde ise böyle bir kaygı neredeyse hiç olmamış. Şimdi Bilgi’nin öncelikleri arasına bu kaygıyı da ekliyoruz. Hemen tüm öğrencilerimizin mezun olduktan sonra kısa sürede bir işe yerleşebilemelerini sağlamak için müfredatımızda bir dizi değişikliğe gittik. Değişik sektörlerden birçok öğretim üyesi fakültelerimizde dersler veriyordu. Ancak o öğrencileri tam manasıyla mezun olduklarında sektöre adım atabilir noktaya getirecek bir eğitim ve destek değildi bu. Şimdi her fakülteye müfredata, derslerin içeriğine etki edebilecek, sektörlerin ihtiyaçlarını fakülteye taşıma misyonuyla çalışacak öğretim kadroları oluşturuyoruz. Önceki kariyerinde değişik sektörlerde çalışmış ve o sektörlerin insan kaynağı ihtiyacını iyi bilen öğretim üyeleri olacak bu yeni kadroların sahipleri. Buradaki amaç yeni mezunların kendilerini iş hayatında kanıtlamaları gereken ilk bir yıllık süreyi üniversitede yapılacak yönlendirme ve takiplerle 1-2 aya indirmek. Bu sayede girdiği işe daha çabuk adapte olan Bilgi mezunlarını göre şirketler daha çok Bilgi mezunlarını tercih edeceklerir.

Bu sürece mezunlarımız da entegre edilebilir mi acaba?

Tabii ki… Vitae’den takip ettiğimiz kadarıyla birçok sektörde birçok başarılı mezunumuz çalışıyor. Girişimciler, yöneticiler, profesyoneller… Bu insanların dışarıda edindikleri tecrübeleri kendilerinden sonra gelecek mezunlara aktarmalarını yeni oluşturduğumuz bu yapılarda sağlayabiliriz. Bilgi mezunlarının iş hayatında “farklı” bir algıya sahip olduklarının farkındayım. Eskiden Boğaziçi mezunları için “farklı” derlerdi. Şimdi de aynı tanımlama Bilgi mezunları için yapılıyor. Bu da beni çok sevindiriyor.

***KUTU***

Prof. Dr. Halil Güven Kimdir?

Lisans derecesini makina mühendisliği dalında 1978 yılında Boğaziçi Üniversitesi’nden alan Halil Güven, yüksek lisans derecesini ise Fulbright bursuyla Misissipi State Üniversitesi’nde (1981), doktora derecesini ise Houston Üniversitesi’nde (1983) tamamlar. Doktora tezi, ‘A Comprehensive Method for Computer-Aided Design of Practical Energy Systems’ adını taşır. Prof. Güven San Diego Üniversitesi’nde yardımcı doçent (1984-88), doçent (1988-94), profesör (1994-2002) olarak görev yapar. Bu dönemde San Diego Eyalet Üniversitesi’nde iki önemli merkez kurar ve direktörlüğünü üstlenir. Bunlardan biri sanayi kuruluşları için uygulamalı enerji alanında araştırma ve geliştirme çalışmaları yürüten Enerji Mühendisliği Enstitüsü (EEI, 1986), diğeri ise ABD Enerji Bakanlığı’nın mali desteğiyle kurulan küçük ve orta ölçekli imalatçılara enerji konusunda denetim ve sanayi konusunda değerlendirmeler yapan Sanayi Değerlendirme Merkezi (IAC/EADC, 1990). Enerji Mühendisliği Enstitüsü, 1987-88 yıllarında ABD Enerji Bakanlığı’nın Enerji Buluş Ödülü’ne layık görülür. ABD’de görevi sürdüğü dönemde, Bahçeşehir Üniversitesi’nden gelen teklif üzerine Türkiye’ye dönen Prof. Güven, Bahçeşehir’in kurucu rektörlük görevini üstlenir (1999-2003). Bu süre zarfında Prof. Güven, Harvard Üniversitesi’nde Rektörlük-Liderlik Eğitim Programı’na da katılır (2000). 2004-07 yılları arasında Doğu Akdeniz Üniversitesi rektörlüğünü yapan Prof. Güven, DAU’nun ‘uluslararası alanda tanınmayan bir ülkenin, uluslararası alanda tanınan üniversitesi’ haline gelmesini sağlayarak siyasi ve akademik çevrelerde yankı yaratır. 2009-2010 öğretim yılı güz dönemi itibarıyla Prof. Güven, İstanbul Bilgi Üniversitesi Rektörlüğü’ne atanır. Prof. Güven’in enerji sistemleri konusunda hakemli dergilerde yayımlanmış 21 bilimsel makalesinin yanısıra, küreselleşme, liderlik, medeniyetler çatışması, eğitim konularında derlediği kitapları ve kitap bölümleri mevcut. Son üstlendiği görevle Prof. Güven, ülkemizde üç ayrı kurumda rektörlük yapan tek akademisyen unvanını taşımaktadır. Prof. Güven İngilizce, İspanyolca ve Yunanca bilmektedir.

Powered by Openmedia