Sadece bugünün değil yarının sorunlarına da çözüm üretebilen hukukçular yetiştirmeyi hedefleyen BİLGİ Hukuk Fakültesi, bu amaçla üç lisansüstü programına bir de doktora programı ekledi. Kamu Hukuku Doktora Programı, 2011-2012 akademik yılında öğretime başlıyor.
Hukuk eğitimi, yüzyıllara varan gelenekleri olan bir eğitim dalı. Fakat küreselleşme olgusu; ulus devlet ve ulusal hukuk anlayışı üzerinde her konuda büyük bir etki yarattığı gibi hukuk eğitiminin tasarımını da yeniden gözden geçirmeyi gerektiriyor. Çünkü her hukuki sorunun uluslararası bir cephesi olabileceği gibi, bir ülkede doğup diğer ülkelere uzanan ve onların hukuk düzenlerini etkileyebilecek nitelikte hukuki sorunlarla karşılaşılabiliyor. Bir hukuk eğitiminin hedefi elbette öncelikle ulusal hukukun ve buna ilişkin uygulamanın öğretilmesi. Fakat ulusal hukukun, etkileşim içinde olduğu uluslararası hukuk ilişkilerinin esaslı olarak incelenmesi de bu kapsama dahil edilmek zorunda.
Bu bilinçle hukuk eğitimi veren İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi, öğrencilerin hukukun ve hukuki düzenlemelerin doğasını, ulusal ve uluslararası alandaki gelişim seyrini kavrayabilmelerine, küreselleşen dünyada ortaya çıkan yeni hukuksal sorunları tanımlayabilmelerine, karşılaşılan sorunların çözümünde gerekli olan disiplinlerarası bakış açısını edinilebilmelerine elverişli bir eğitim sunuyor. Hukuk biliminde yaşanan hızlı değişime uyum sağlayabilen, sadece bugünün değil, yarının sorunlarına da çözüm üretebilen hukukçular yetiştirmeyi hedefleyen BİLGİ, Hukuk (Ekonomi Hukuku/İnsan Hakları Hukuku) Bilişim ve Teknoloji Hukuku Yüksek Lisans Programı ile Türk Alman Ekonomi Hukuk Ortak Yüksek Lisans Programı’ndan sonra Kamu Hukuku Doktora Programı’nı da başlatıyor.
2011-2012 akademik yılda öğretime başlıyor
Hukuk Fakültesi’nin 2001 yılında başlattığı Hukuk (Ekonomi Hukuku/İnsan Hakları Hukuku) Yüksek Lisans Programı’nın mezun vermesi, program yapısının yıldan yıla yapılan katkılar ve değerlendirmelerle geliştirilmesi sonucu kamu hukuku ve özel hukuk alanında doktora programı açılması için YÖK’e başvurduklarını söyleyen Program Direktörü Doç. Dr. Kübra Doğan Yenisey, Kamu Hukuku Doktora Programı’nın bu yıl YÖK tarafından kabul edildiğini belirtiyor. Programın Eylül 2011’de sona erecek ilk başvurular değerlendirilerek, 2011-2012 akademik yılında öğretime başlayacağını açıklayan Yenisey, programın bir doktora programının gerektirdiği tez hazırlama sürecini dikkate alarak, akademik yaratıcılık ve yenilikçiliği sağlamaya yönelik bir eleştirel düşünme yaklaşımıyla, kamu hukuku formasyonu sağlanmayı amaçladığını dile getiriyor.
Kamu Hukuku Doktora Programı’nda ikisi zorunlu ve beşi seçmeli olmak üzere toplam yedi ders alınmasının zorunlu olduğunu ifade eden Doç. Dr. Yenisey, “Doktora yeterlik sınavında başarılı olan öğrenciler, akademik danışmanları ile görüşerek belirleyecekleri bir alanda yazacakları tezin jüri önünde savunmasında da başarılı olmaları kaydıyla, programı tamamlamış sayılırlar. Öğrenci ve danışmanının gerekli görmesi halinde, üniversite bünyesinde açılan diğer doktora programlarından da ders alınması mümkün” diyor.
Yüksek lisans eğitimi alanlara kariyer imkanı
Akademik hayatın, özü itibariyle belli bir hakikatı düşünmeyi, araştırmayı, sorgulamayı, öğrenmeyi ve anlamaya çalışmayı hedefleyen bir karaktere sahip olduğunu vurgulayan Yenisey, bu fikren gelişme sürecinin; hukuk lisans eğitimini tamamlamış ve özellikle hukuk alanında yüksek lisans eğitimi de almış adayların kariyer gelişimini ifade ettiğini belirtiyor. Herhangi bir üniversitede araştırma görevlisi olarak çalışan öğretim elemanlarının da zaten bu akademik süreci tamamlamak zorunda oldukları için BİLGİ’nin hukuk doktora programına başvurabileceklerini açıklayan Yenisey, ancak bir doktora programına başvurmak için mutlaka akademik bir konumda çalışıyor olmanın şart olmadığına dikkat çekiyor. Yenisey, hukukçu profesyonel adayların, kendi kariyer planları çerçevesinde, mesleki gelişimlerine kamu hukuku doktorası sayesinde de bir katkıda bulunabileceklerini dile getiriyor.
Programa sadece güz döneminde 10 öğrenci kabul edileceğini belirten Yenisey, adayların İngilizce, Fransızca, Almanca dillerinden birisini iyi derecede bilmeleri, bildiği ilk yabancı dil İngilizce olmayan adayların da en azından İngilizce metinleri anlayabilecek düzeyde bir İngilizce çalışma dili bilgisine sahip olmaları gerektiğinin altını çiziyor. Yenisey, buna ek olarak, adayların, kamu hukuku alanında yapılacak bilim sınavı ve ayrıca genel mahiyette bir akademik görüşme ve tanışma mahiyetindeki mülakatta başarılı olmaları gerektiğini de sözlerine ekliyor.
Dersler, akademik formasyon sağlayacak
Hukukun ve özellikle kamu hukukunun kapsadığı ilişkiler alanının, neredeyse tüm hayatımızı kuşatacak genişlikte olduğunu dile getiren Yenisey, bunun sadece bir ülkeyle sınırlı olmadığını, uluslararası bir karaktere de sahip olduğunu belirterek bu çerçevede doktora programı kapsamında verilecek derslerle ilgili şunları söylüyor: “Bu nedenle, kamu hukukunun kapsadığı bu alanda var olan hukuk disiplinleri ve bunlara eklenecek yeniler sayesinde, hukukun bu inceleme alanına dair bir formasyon elde edilebilmesi için öncelikle metot üzerinde çalışılması gerekir. Bu temel düşünceden hareketle, program bünyesinde, ‘Hukukta ve Sosyal Bilimlerde Yöntem’ başlığı altında ve her iki yarıyılda açılacak bir zorunlu derse yer verilmesi, akademik formasyon bakımından önemli bulunmuştur.”
Kamu hukuku ilişkileri ve düzenini anlamak ve tartışabilmek için bu kompleks ilişkiler ortamının ürettiği sosyal ve hukuki karaktere sahip verilerin derlenmesi, değerlendirilmesi ve tahlilinin, öncelikle metot ile ilgili bir konu olduğunu düşünen Yenisey, bir doktora programını sona erdirecek doktora tezinin hazırlanması süreci ve bir tezin, akademik bakımdan savunulabilir bir olgunluğa erişmesi için gösterilecek çabanın da aslında, metot ile ilgili olduğunu, bu nedenle bu konuyu BİLGİ’nin hukuk doktora programı açısından çok önemsediklerini vurguluyor.
Yenisey, bu zorunlu ders dışında açılacak diğer derslerin tümünün seçmeli dersler olduğunu, bu kategorideki derslerin kamu hukukunun temel disiplinlerini kavrayacak bir genişlikte, örneğin Anayasa Hukuku, Ceza Hukuku, Hukuk Felsefesi, Uluslararası Hukuk gibi inceleme alanlarından oluştuğunu söylüyor.
Hukuk Yüksek Lisan Programı 10. yılında
BİLGİ’nin hukuk yüksek lisans programlarından biri olan Hukuk (İnsan Hakları ve Ekonomi Hukuku) Yüksek Lisans Programı’nın da direktörlüğünü yapan Doç. Dr. Yenisey, bu programın ilk defa 2001 yılı güz döneminde öğrenci almaya başladığını, bu yıl 10. yılını dolduran programdan bugüne kadar toplam 427 öğrencinin mezun olduğunu, halen 450 öğrencinin eğitimine devam ettiğini belirtiyor. Bu program hazırlanırken geleneksel hukuk yüksek lisans eğitiminden farklı bir bakış açısı benimsendiğini dile getiren Yenisey, “Yüksek lisans programının akademik yapısı günümüz dünyasının iki temel ekseni olan insan hakları ve ekonomi üzerinde şekillendirilmiştir. Her iki program kapsamında toplam 70 civarında ders açılıyor. Geniş ders yelpazesi sayesinde öğrenciler genel hukuk bilgilerini derinleştirebildikleri gibi, belirli alanlarda yoğunlaşma imkanına da sahip oluyor. Ayrıca diledikleri takdirde belirlenen sınırlarda BİLGİ’deki diğer yüksek lisans ve doktora programlarındaki derslere de kaydolabiliyorlar” diyor.
“Günümüz dünyasındaki hukuki gelişmelerin büyük ölçüde ekonomi ve insan hakları hukuku çatısı altında toplanabileceğini söylemek sanırım çok yanlış olmaz. Her iki program da Avrupa ve Amerika’nın önde gelen üniversitelerinin programları dikkate alınarak hazırlanıyor. Ggüncel gelişmeler pek çok kez pro-aktif bir biçimde ders programına yansıtılıyor” diyen Yenisey, programa kimlerin katılabileceği ile ilgili şu bilgileri veriyor: “Gerek mesleki gerek kişisel gelişiminde hukuk alanındaki bilgilerini derinleştirmek, güncellemek, hukukun gelişim seyrini kavramak, hukukun diğer disiplinlerle olan ilişkilerini sorgulamak isteyen herkesin bu programlardan faydalanacağı inancındayım. Hukuk fakültesi mezunlarının yanı sıra hukuk fakültesi mezunu olmayan kişiler de programa kabul edilebilirler. Ancak, hukuk fakültesi mezunu olmayan öğrencilere program bitiminde LL.M. derecesi yerine MA derecesi veriliyor.”
Hukuk fakültelerinin sayısının hızla artması nedeniyle iş gücü piyasasında çok daha çetin bir rekabetin yaşandığını vurgulayan Yenisey, bu yarışmada BİLGİ’nin hukuk yüksek lisans eğitiminin, adayları rakipleri karşısında bir adım öne çıkardığına inanıyor. Ekonomi Hukuku Programı’na güz döneminde 50, İnsan Hakları Programı’na 25; bahar döneminde Ekonomi Hukuku Programına 35, İnsan Hakları Hukuku programına 20 kişi alındığını açıklayan Yenisey, kurulan bir jüri tarafından yapılan sözlü mülakat sonucunda nihai değerlendirmenin yapıldığını sözlerine ekliyor.
İlk ortak diplomalı çift dilli YLS programı
Hukuk Fakültesi’nin YLS programlarından biri olan Türk-Alman Ekonomi Hukuku Yüksek Lisans Programı da bu yıl itibariyle öğrenci almaya başladı. Almanya ve Türkiye’de ortaklaşa yürütülecek bir yüksek lisans programı oluşturmak amacıyla, İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi ile Köln Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin işbirliği ile kurulan program, ilk ortak diplomalı çift dilli hukuk yüksek lisans programı özelliğini taşıyor. İki ülkede eğitim görülmesi düşüncesiyle kurulan program, 2009 yılında Almanya’da akredite edildi ve Türkiye’de YÖK tarafından onaylandı.
10 Haziran 2011’de Almanya Federal Cumhuriyeti Büyükelçisi Dr. Eckart Cuntz’un katılımı ile ilk mezuniyet törenini yapacak olan programın amacının Türk ve Alman ekonomi hukuku alanlarında uzmanlaşmayı sağlamak olduğunu söyleyen Türk Alman Ekonomi Hukuku Ortak Yüksek Lisans Programı Direktörü Doç. Dr. Yeşim Müride Atamer, her iki hukuk düzeninin ilgili dallarının karşılaştırmalı olarak inceleneceğini, bunlara ait farklılıklar ve benzerliklerin tespit edilerek, Avrupa Birliği ekonomi hukukunun bu iki hukuk düzeni üzerindeki etkilerinin araştırma konusu yapılacağının altını çiziyor. Türk-Alman hukuku ile ilgilenen hukuk uygulamacısına analitik becerilerin kazandırılmasını hedefleyen programda hitabet yeteneğini artırmaya yönelik dersler verileceği gibi, uluslararası ihtilafların çözümünde ihtiyaç duyulan yetenekleri geliştirmek için sözleşme kurma teknikleri, alternatif uyuşmazlık çözümü yöntemleri gibi alanlarda uzmanlaşma imkânı sunulacağını söyleyen Atamer, işletme ve iktisat alanında temel bilgilerin aktarılmasına yönelik dersler ve staj zorunluluğu sayesinde uygulama ile gerekli bağların kurulacağını belirtiyor.
Alman hukuku Türkiye için önemli
Türkiye’nin özel hukuk alanındaki temel kanunlarının büyük çoğunluğunun Cermen hukuk çevresi denilen, başını Almanya’nın çektiği, İsviçre ve Avusturya’nın da dahil olduğu hukuk çevresinin etkisinde hazırlandığını açıklayan Atamer, bu çerçevede böyle bir programın önemli olduğunu dile getiriyor. “Medeni Kanun, Borçlar Kanunu ve Ticaret Kanunu bunun en önemli örnekleridir. O kadar ki halihazırda halen uygulanmakta olan 1956 Ticaret Kanunu uzun yıllar Türkiye’de ders vermiş olan Alman hukukçu Prof. Dr. Ernst E. Hirsch tarafından hazırlanmıştır. Nitekim bu önemli tarihsel bağlantıya vurgu yapmak amacıyla ilk akademik yılımızda kayıtlı öğrencilerimizi ‘Ernst E. Hirsch dönemi’ olarak adlandırdık” diyen Atamer, diğer yandan Almanya’nın AB içinde hukuk uyumlaştırması faaliyetlerinin en önemli itici güçlerinden biri olduğu gibi aynı zamanda AB hukukunun içeriğini şekillendiren ülkelerin başında geldiğine de dikkat çekiyor. Türkiye’nin 2005 yılında AB ile arasında tam üyelik müzakerelerinin başlaması ile AB müktesebatını iç hukukuna aktarmasının zorunlu hale geldiğini, bu nedenle Alman özel hukukunun belirli alanlarında derinlemesine bilgi sahibi olmanın AB hukukunu daha iyi anlayabilmek açısından da büyük önem taşıdığını belirtiyor.
Bu programa her şeyden önce Almanca dilini belirli bir düzeyde bilen ve hem Türk hem de AB hukukunu daha iyi anlayabilmek isteyen hukukçuların katıldığını söyleyen Atamer, “Kariyerine başlamış hukukçulara özellikle hitap edebileceğimizi düşünüyorum zira onlar artık bir tam yıl yurtdışında kalıp yüksek lisans yapmak imkanına sahip olamayabilirler. Oysa bizim programımız onlara; dört ay Köln’de kalarak, hem orada en üst düzeyde, konsantre bir eğitim almanın, hem de BİLGİ’de, yani 11. yılında hukuk yüksek lisans eğitimi veren bir fakültede ders görmenin ve sonucunda ortak bir diploma almanın kapısını açıyor” diyor.
Program yeni iş imkanları sunuyor
Uluslararası yönü, çift dilli karakteri ve sunduğu yoğun eğitim ile katılımcısına yeni iş imkânları sunan programın; Türk, Alman ve Avrupa ekonomi hukukunda sağlayacağı uzmanlaşma dışında katılımcılarını avukat veya hukuk danışmanı olarak uluslararası alanda mesleki faaliyetlere hazırladığını söyleyen Atamer, programın, aynı zamanda uluslararası kuruluşlar bünyesinde çalışmak isteyenler için de ideal bir eğitim sunduğunu dile getiriyor.
10 öğrenci kabul edilen program kapsamında, talebe göre bu sayının Köln ve Bilgi arasında paylaştırıldığını söyleyen Atamer, iki dilde eğitimle ilgili de şunları söylüyor: “Hukukumuzun kaynaklarını anlamak açısından Almanca büyük önem taşıyor. Dolayısıyla hukukçuların bu dile yatırım yapmalarını şahsen çok tavsiye ederim. Programa ilk yıl sadece Almancaları belirli bir düzeyin üstünde olanları kabul ettik. Ancak amacımız ileriki yıllarda daha az Almanca bilgisine sahip olanları da programa kabul ederek, Köln’de görecekleri sekiz haftalık bir Almanca kursu ile aradığımız düzeye gelmelerini sağlamak. Daha sonra Köln’de bir dönem eğitim görüp sınavları da başaran öğrenciler bu dili ileride hukukçu olarak rahatlıkla kullanabilecekler.”
Günümüz hukukçusunun kendini geliştirmesi için yapabileceği en iyi şeyin ‘globalleşmek’ olduğuna dikkat çeken Doç. Atamer, globalleşmenin en önemli etkilerinden birinin hukuk alanında olduğunu, bu çerçevede global dünyanın ticaret ilişkilerinin global bir hukuk gerektirdiğini, dolayısıyla bu alanda çalışmak isteyen herkes için temel hukuk eğitimini yurtdışında da pekiştirmenin büyük getiri sağlayacağını belirtiyor. Atamer, Köln-Bilgi programının bunu son derece etkin bir şekilde kısa sürede gerçekleştirme imkanı sağladığını vurguluyor.
Bilişim ve teknoloji hukuku gelişiyor
Hukuk Fakültesi’nin yüksek lisans programlarından bir diğeri de Bilişim ve Teknoloji Hukuk Yüksek Lisans Programı. Programın Direktörü Yrd. Doç. Dr. Leyla Keser Berber, dünyada olduğu gibi ülkemizde de artık dinamikleri ile hukuk hayatına iyice yerleşen bilişim ve teknoloji hukuku konusunda hiçbir ülkenin, hiçbir zaman yasal düzenlemelerini tamamlamadığını iddia edemeyeceğini söylüyor. “Çünkü teknolojiye bağlı sürekli devinim halinde olması gereken bir hukuk sistemi ile karşı karşıya olacağız. Teknolojinin hızına yetişmesi mümkün olmayan yasama süreçleri dikkate alındığında bilişim hukuku konusunda ülkelerin yasal düzenlemelerinin eksik veya bu alana özgü boşlukların olmasını doğal karşılamamız gerekecek” diyerek bilişim ve teknoloji hukukunun önemine değinen Keser, gerek bilişim teknolojilerine gerek bilişim hukukuna özgü pek çok konunun doğduğu ve geliştiği yerin Amerika olduğunu, yasal düzenlemeler yapılırken öncelikle Amerika’ya, sonra entegrasyon süreci dolayısıyla Avrupa’ya bakmak gerektiğini belirtiyor. Keser, “Özellikle bilişimin ortak dili olan standartlar konusunda Avrupa’nın Amerika’yı 4-5 ay gecikmeli takip ettiğini düşündüğümüzde bu alandaki gelişmeler için rotayı Amerika’ya çevirmek gerekiyor” diyor.
Bu gelişmeler çerçevesinde Eylül 2010 tarihinden itibaren eğitime başlayan BİLGİ’deki Bilişim ve Teknoloji Hukuku Yüksek Lisans Programı’nın amacının spesifik bir dal olan bilişim teknolojileri ve hukuku konusunda uzmanlaşmış hukukçular, aynı şekilde teknik bilgilerin yanı sıra hukuki bilgiye de sahip bilişimciler yetiştirmek olduğunu söyleyen Keser, programın güncel bilişim teknolojileri ve bunların ortaya çıkardığı sorunlara ilişkin uluslararası ve ulusal düzenleme yaklaşımları, politikalar ve yasal düzenlemeler eksininde kendi içinde belirli alanların yoğunlaşma alanı olarak tasarlandığı bir yapıya sahip olduğunu belirtiyor. Keser, “Örneğin; güz ve bahar dönemlerindeki dersler ağırlıklı olarak bilgi güvenliği, bilgi toplumu, veri koruması, adli bilişim gibi alanlara vurgu yapıyor. Gelişen teknolojilere bağlı olarak program gözden geçiriliyor ve yeni konular programa dahil ediliyor” diyor
Program, bilişim hukukçuları yetiştirecek
Programa hem hukukçu hem de bilişimcilerin katılmasını istediklerini söyleyen Keser, bununla ilgili şunları söylüyor. “Yola çıkış amacımız; hukukçuların, bilişimi; bilişimcilerin de bilişim hukukunu öğrenmeleri. Bu amaç doğrultusunda her iki tarafın birbirlerine çok şey öğretecekleri ve aynı zamanda öğrenecekleri bir ortam yaratmak istedik. İki dönem boyunca da bu kararımızın ne kadar doğru olduğunu gördük.”
Programı bitirenlerin iş hayatındaki avantajlarından da söz eden Keser, bu yıl başlayan ve henüz mezun vermeyen programı tamamlayan sayesinde; elektronik ortamın, internetin, bilgisayarların; hayal edebildiklerinin ötesinde işlevlere sahip olduğunu bilen, bu teknolojileri deneysel olarak görüp öğrenmiş, önüne gelen hukuki bir uyuşmazlık veya sorunda işin teknik tarafını da bilen ve anlayan hukukçularımız olacağına dikkat çekiyor. Programdan mezun olanların, bilişim hukukçusu sıfatıyla, diğer meslektaşlarından ayrı ve farklı bir konumda olacağını dile getiren Kese, dünyadaki her ülkenin bilim teknolojilerine ayırdığı payın büyüklüğü düşünüldüğünde, ortaya çıkan hukuki sorunları çözmeye yetkin bilişim hukukçuları olarak, hukuk hayatında bu alandaki büyük bir eksikliği kapatacaklarını belirtiyor.
İlerde öğrenci sayısı artacak olan programa başlangıçta ilke olarak çok fazla öğrenci almamayı ve sınıfları interaktif eğitime uygun sayılarda tutmayı planladıklarını söyleyen Keser, ilk iki dönem boyunca öğrenci sayısını 20-25 kişi olarak belirledikleri programa öncelikle; bilişime ve bilişim hukukuna ilgi duyan, kendi çabaları ile bu konuda bir şeyler yapmaya çalışan veya bunun artık kaçınılmaz bir ihtiyaç olduğunu mesleki veya özel yaşamında fark eden adaylar aldıklarını ifade ediyor.
Program kapsamında verilen derslerden de söz eden Keser, özellikle adli bilişim ve bilgi güvenliği derslerinin çok ilginç olduğunu belirterek şunları söylüyor: “Çünkü İstanbul Emniyet Müdürlüğü Bilişim Suçları ve Sistemleri Dairesi’nden gelen arkadaşlarımız var. Onlar adli bilişim uzmanı. Hukukçulara adli bilişimin teknik tarafında destek oluyor. Hukukçular da onlara farklı yaklaşımlarıyla çok şey öğretiyor. Hukukçular bilgisayar başına geçip adli bilişim uygulamaları yapıyor. Bilgi güvenliği derslerinde de sınıfta öğrenci sıfatıyla bulunan bilişimciler uygulama tecrübe ve deneyimleriyle konunun hukukçular tarafından daha iyi anlaşılmasını sağlıyor. e-devlet uygulamalarına ilişkin derslerde her iki grupta kendi yaklaşımlarıyla projeleri değerlendirip katma değer yaratacak önerilerde bulunuyorlar. Öğrencimiz olan Cumhuriyet Savcıları, bilişim suçlarının konuşulduğu derslerde bilişimcilere uygulamada karşılaştıkları yasal sorunlar ve çözümlerle ilgili bilgiler verip, çözüm aradıkları noktalarda görüş alışverişinde bulunuyorlar.”
Kamu Hukuku Doktora Programı’nın başlıca özellikleri
-Yetkinliği ulusal ve uluslararası akademik düzeyde tanınan, eleştirel düşünceye açık bir akademik kadro ile birlikte çalışıyor;
-Doktora programını yürütmeye elverişli, klasik ve elektronik formatta hukuk kaynakları ve ulusal ve uluslararası hukuk kaynaklarına erişim olanağı ile donatılmış bir Hukuk Kütüphanesi ve üstün eğitim teknolojisine sahip;
-Yabancı dil bilgisinin akademik düzlemde kullanılabileceği, uluslararası akademik hayatın içinde ve tanınan bir aktörü olan Üniversite ortamında, dersler dışında da akademik formasyonu geliştirmeye elverişli bir üniversite ortamında çalışılıyor;
-BİLGİ’nin, ulusal ve uluslararası düzeyde tanınan, akademik ve sosyal bağlarının çok güçlü olduğu kurumsal yapısı içinde, yıl boyunca düzenlenen diğer faaliyetlerin de katkı sağladığı bir kurumsal ilişkiler ortamı içinde, bireysel gelişimi arttırma olanağına sahip;
-Öğrenci odaklı bir kurumsal politika sayesinde, bireysel çalışmalara uygun tasarlanmış bir ortamda çalışılıyor.