Bilgi’nin Mimarlık Fakültesi bünyesinde 2011 yılında kurulan Endüstriyel Ürünler Tasarımı bölümü, tasarımın geçmişini bilip, geleceğini hayal ederek, zanaat ile post-endüstriyel durumu bağlayabilecek tasarımcılar yetiştiriyor. Bölümde, Türkiye’nin tasarım ortamını yönlendirecek yeni bir jenerasyon doğuyor.
Türkiye’deki tasarım eğitimi ve söyleminin 1990’larda çizilen bir rotada takılı kaldığı düşüncesiyle yola çıkan İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin Mimarlık Fakültesi bünyesinde 2011 yılında kurulan Endüstriyel Ürünler Tasarımı Bölümü, fakültenin çağdaş endüstri ile en yoğun ilişkisi olan en teknik bölümlerden biri. Endüstri ürünler tasarımcısının sanayinin albenisini (en iyi niyetle kalitesini) arttıracak bir stilist muamelesi gördüğünü ve bundan tüm tasarımcılar adına utandığını söyleyen Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Can Altay, BİLGİ’deki bölümün vizyonunu bu bakışın aksine, tasarımın geçmişini bilip geleceğini hayal ederek, yani zanaat ile post-endüstriyel durumu bağlayabilecek, hem yeni teknolojileri takip eden hem de temel etik değerlerden ödün vermeyecek tasarımcılar yetiştirmek üzerine kurduklarını açıklıyor.
“Bizim modelimizde tasarımcının sorumluluğu sadece konjonktüre ve mevcut sanayicinin kasasına yönelik değil; geçmişe, geleceğe ve dünyaya da yönelik. Bu yaklaşımdan aslında herkesin karlı çıkacağını görebilmemiz gerekiyor artık” diye konuşan Altay, Mimarlık Fakültesi’nin bütününde olduğu gibi, Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü’nün; hem yenilehmeyen mevcut ekollerin temsilcisi olan eski okullardan hem de onları model alarak kurulmuş yeni okullardan kendini ayrıştırmak üzere akademik organizasyonu, müfredat yapısı ve eğitim ortamı ile farklılaşan bir yapı olarak kurgulandığını vurguluyor.
Altay bölümün; Mimarlık Bölümü ile kitlesel yapı komplekslerinin donatılarının ve endüstriyel bileşenlerinin oluşturulup tamamlanması; İç Mimarlık Bölümü ile de artifakt üretiminin ortam ve becerilerini paylaşmak bakımından interaktif ilişki içinde bulunduğunu, dolayısıyla, bir yandan çağdaş endüstriyel sektörlerle, öte yandan da inşaat sektörüyle ilişki içinde bulunan geniş bir hareket alanı içinde konumlandırıldığını dile getiriyor. Müfredatı salt teknik donanım aktarmaya indirgeyen yaklaşımlardan farklı olarak bölümün, endüstri ürünleri tasarımının her şeyden önce bir ‘meslek’ olduğu bilincinde olduğunu söyleyen Altay, insanlar ile toplumların refahı kadar zevkleri bakımından da daha konforlu yaşam alanlarına kavuşturulmaları bilincinin misyonu ve sorumluluğu ile donatıldığını, estetik ve teknik konularda çevresine ve topluma liderlik edebilecek kapasiteleri olan bir donanımla yüklü bireyler yetiştirmeyi hedeflediğini ifade ediyor.
Mimarlık Fakültesi ile örtüşüyor
“Öğrencilerini bu misyonlarla yüklenmiş olarak içine katmayı hedeflediği mesleğin sınırları da zanaat ürünlerinden çoğaltılmış ürün sistemlerine, özel alanları dolduran artifaktlardan kamusal alanları donatan kent mobilyalarına, günlük hayatın en basit ihtiyaç nesnelerinden en karmaşık teknolojik aygıtlara kadar genişleyen bir kapsama alanı içinde tanımlanarak, meslek adaylarının geniş bir spektrum içinde etkinlik göstermeye hazır olmaları sağlanmaktadır” diye konuşan Altay, bölümün Mimarlık Fakültesi bünyesinde olmasının büyük önem taşıdığını düşünüyor. Fakültenin vizyonu, yapısal çevre ve kentleşmeye bakış açılarıyla kurmakta oldukları yaklaşımın tam olarak örtüştüğünü belirten Altay, ayrıca fakülte bünyesindeki üç bölümün, yani mimarlık, iç mimarlık ve endüstri ürünleri tasarımı bölümleri öğrencilerinin öğrencilik yıllarından itibaren bir arada çalışması, birbirlerinin projelerine ve yaklaşımlarına birinci elden şahit olmalarını çok önemli buluyor. Buradan çok ilginç ortaklıklar çıkacağını, hatta Türkiye’nin tasarım ortamını yönlendirecek yeni bir jenerasyonun doğacağını şimdiden hissediyor.
Bugün dünyada pek çok alanda olduğu gibi ürün tasarımı eğitim programlarında da çeşitli yaklaşımların olduğu bilgisin veren Can Altay, kimi Batı üniversitelerinin ‘post-endüstriyel’ diyebileceğimiz duruma tamamen odaklanmış olduğunu ifade ediyor. Altay bununla ilgili şunları söylüyor: “Bildiğimiz gibi Batı sanayisi büyük oranda iç-üretimini lağvetmiş vaziyette ve servis sektörü ana ekonomik motor. Bu durum, bilgi teknolojilerindeki ilerlemelerle birleşince, ‘servis tasarımı’ ve ‘kullanıcı deneyimi’ gibi kavramlar tasarım metodunu oldukça şekillendirmeye, hatta endüstriyel tasarımcılar için yeni tasarım alanları oluşturmaya başladı. Bunun yanı sıra etkileşim ve ara yüz tasarımı, malzeme ve üretimde inovasyona yönelik özellikle mühendislik alanlarıyla birlikte çalışan eğilimler de gözleniyor. Bunlar dışında sanatsal üretime yaklaşan, ürün tasarımının özünü sorgulayan veya zanaat ile ilişkileri üzerinde duran eğitim kurumları da var. Dünyadaki önemli bütün kurumların birleştiği nokta ise tasarımcının gezegene ve topluma karşı sorumlulukları ve değişen dünyamızda ekonomi, üretim ve tüketim eksenlerinde tasarımcıların yapabileceği somut katkılar.”
Bölüm henüz ikinci yılında
Ama temelleri çok sağlam, öğretim kadrosu ve fakültenin yenilikçi, genç, temel değerlerine bağlı akademisyenlerden oluşan bölüm henüz ikinci yılında olsa da öğrencilerine; bir tasarımcının eğitiminde rol alabilecek örnek tasarımcılarla çalışma imkanı ile üretim süreçlerini, üretim teknolojilerini deneyimleyebileceği bir ortam sunuyor. Türkiye’deki tüm tasarım okullarının aksine her dönem iki ana stüdyo dersi verilecek bölümde, uzman tasarımcılarla beraber tasarım projeleri gerçekleştirilecek, teknik, teknolojik, üretim ve uygulamaya dair projeler yapılacak.
Bu yapının kendileri için çok önemli olduğunu söyleyen Altay, “Çünkü tasarım eğitiminde genel eğilim, tasarımı sadece görsel bir alan gibi görüp, üretim teknolojilerine teorik bilgi muamelesi gösterilmesi. Bu bence bir gaf. Malzemenin ve üretim süreçlerinin tasarımdan ayrı düşünülmesi tek kelimeyle yanlış. Biz ikili stüdyo modelimizle bu durumu aşmayı hedefledik. Şu andaki gözlemlerim çok olumlu, mezunlarımız sayesinde tasarımın sadece imajdan ibaret olmadığını, içerik ve teknolojinin önemini gösterebileceğimize inanıyorum” diyor.
Teknik stüdyoların; malzeme ve imalat, seri üretim ve mobilya, elektronik eşyalar, medikal tasarım, araç tasarımı gibi alanlara ağırlık verirken, tasarım stüdyolarında tasarımın felsefesi ve farklı tasarım yaklaşımlarına eğildiklerini açıklayan Altay, burada ürün kategorilerinden ziyade tasarıma geniş bir yelpazeden bakarak davetli tasarımcıların belirlediği yaklaşımlara ve ürünlere odaklandıklarını ifade ediyor. Bölümde, haftanın büyük kısmını alan tasarım ve teknik stüdyoların yanı sıra, tarih ve kültür dersleri; ileri üretim teknolojileri, kullanıcı merkezli tasarım, servis tasarımı, tasarım etiği dersleri ile kültür, çevre, teknoloji ve genel tasarım alanlarında geniş bir seçmeli ders havuzu bulunuyor.
Bunların yanında öğrencileri yönlendirdikleri, diğer fakülte ve bölümlerden bazı seçmeli dersler olduğunu vurgulayan Altay, bunların sosyal bilimler, görsel alanlar, mühendislik, ekonomi gibi alanların tasarımcılar için önemli bilgi ve bakış açısı sunabilecek dersler olduğunun altını çiziyor. Her yıl Nisan ayında Bahar Atölyeleri (Vernal Workshops) adında bir tasarım kampı organize ettiklerini, dünyanın en önemli tasarımcı, mimar ve sanatçılarından davet ettikleri bir grup profesyonel ve akademisyen ile öğrencileri bir araya getirdiklerini belirten Altay, burada bir hafta boyunca belirlenen tema üzerine tasarımlar geliştirip, prototipler ürettiklerini sözlerine ekliyor. Altay bu konuda şu bilgileri veriyor: “Hızlı refleks geliştirebilmeleri ve uluslararası ilişkiler kurabilmeleri bu kampın temel hedefleri arasında. Yoğun ama heyecanlı ve verimli bir hafta geçiriyoruz hep birlikte.”
Yaratıcı çözümler üretiliyor
Tasarımcının yaratıcı sürecini tek başına izole bir biçimde yaşamadığını düşünen Altay, “Her zaman farklı alanlarla alışveriş içinde ve çok geniş bir yelpazede birey ve gruplarla iletişim halindeler. Ne yazık ki tasarım eğitiminin bir kozanın içinde, çoğu zaman ekrana veya görüntüye kitlenmiş bir biçimde yürüdüğünü gözlemledik, programımızla getirdiğimiz bir diğer yenilik de bunu aşmaktaki kararlılığımız. Programımız, öğrencilerin hayal dünyasının hepimizin parçası olduğumuz toplumlara ve ortak dünyamıza anlamlı biçimlerde tezahür etmesine odaklanıyor. Yoksa 4 yıl hayal kurup, bir ömür boyu hayal kırıklığı yaşamalarına değil” diye konuşuyor.
Tasarımın genelde yaratıcı biçimde problem çözmeye indirgendiğini ancak kendilerinin bunu bir adım geri alıp, problemi tanımlayabilme, artiküle edebilme ve bunun üzerinden yaratıcı çözümler ortaya koyabilecek bir tasarım anlayışına inandıklarını dile getiren Altay, ‘ustalık’ meselesinin; hatırlamak, eşyanın doğasıyla, malzemeyle ve kullanıcılarla haşır neşir olabilmeyi getirdiğine inanıyor. Altay’a göre, bunu günümüz teknolojilerine tercüme ettiğimizde nasıl yorumlanacağı büyük önem taşıyor.
Tasarımcının hiçbir şeyi kendine verildiği biçimde kabullenmeme eğilimi olduğuna,”Neden böyle?” sorusunun büyük önem taşıdığına, bu sayede daha yeni daha iyi ürünler hedeflediklerine dikkat çeken Altay, bu programı tercih edecek öğrencilerin çizim yeteneği gibi edinilebilir becerilere sahip olmaktan ziyade çevrelerini, kullandıkları ürünleri, kısaca kendilerine dayatılan şeyleri sorgulayan, soru soran bireyler olmalarının önem taşıdığını vurguluyor. “Biraz temel fen bilimleri (özellikle fizik ve kimya) ve geometri bilgisinden fayda göreceklerini söyleyebilirim. Matematik Fen alanında olmakla beraber insanlar için tasarım yaptığımızdan sosyal ve felsefi eğilimleri olanlar da avantajlı olacaktır. Ama bunların hiçbiri ön koşul değildir, bölüme gelen öğrencilerin her biri kendi potansiyellerini açığa çıkarabilecekleri bir programla karşılaşacaklar” diye konuşan Altay, endüstri ürünleri tasarımının çok geniş bir tasarım alanı arz ettiğini belirtiyor. Mezunların bu geniş alan içinde kendi yollarını çizebilecek, hem günümüz endüstrisine cevap verebilecek, hem de geleceğin tasarım eğilimlerini yakalayıp geliştirebilecek tasarımcılar olacağının altını çizen Altay, tasarımda lisans eğitiminde keskin bir uzmanlaşmadan ziyade bütüncül bir yaklaşımın çok daha kalıcı olduğunu söylüyor. Altay bu konuda görüşlerini şöyle paylaşıyor: “Uzmanlık alanları hızla değişir, yenileri gelir, önemli olan günümüzün sürekli değişen dünyasının sunduğu gelişmelere ayak uydurabilmek ve yaptıklarının sorumluluğunu alıp arkasında durabilmektir.”
Tasarımcılarla öğrenciler buluşacak
Bölümün davetli tasarımcılarla eğitim modelinin, konularında uzman, iş hayatlarında başarı kazanmış, farklı özelliklere sahip güçlü tasarımcılarla öğrencilerin buluştuğu bir ortam sunduğunu yineleyen Altay, “Buradaki temel kriterlerinin davetli tasarımcıların özgün bir bilgi ve yaklaşım sunarken, rol model olabilecek nitelikte bireyler olmaları. Diğer derslerimizde hem sektörden hem akademiden konularında uzmanlıklarını ispatlamış, deneyimli ama dinamik, genç bir kadroyla çalışıyoruz” diyor.
Öğrencilerin endüstrinin içini, işleyişini birinci elden deneyimlemelerinin kendileri için çok önemli olduğunu söyleyen Altay, sadece stajlarında değil, dersler bünyesinde de fabrika gezileri, üretim araştırmaları, ürün analizleri yaptıkların, çok büyük ölçekli yerel sanayiden orta ölçekli ve kentin içinde yer alan hafif sanayi ve zanaatkarlara kadar uzanan bir kapsamda ürünlerin nasıl kullanıcıya ulaştıklarını deneyimleme şansına sahip olduklarını belirtiyor. “Bunun yanısıra özellikle dijital üretim teknolojileriyle okul günlerinde haşır neşirler, fakültemizin lazer cutter ve CNC router gibi teknolojik ekipmanlarına öğrencilerimiz her an erişebiliyor, tasarımlarını üretebiliyorlar. Dijital üretim teknolojileri mesleğin geleceği açısından da önemli, zira seri üretime her alanda ihtiyaç duymamaya başlayacağımız söyleniyor, tekil üretimler, “on-demand” üretim metodları, 3-boyutlu yazıcılar ve kesicilerin malzeme yelpazesindeki genişlemeler yepyeni üretim ve tüketim anlayışları vaad etmekte. Öğrencilerimizin bu tip olası dönüşümleri başından yakalamaları önemli” diyerek, derslerin işlenmesi ile ilgili bilgi veren Altay, konuşmasını şöyle sürdürüyor:
“Benzer bir durum yazılım ve bilgi teknolojilerinde mevcut, okula gelir gelmez sayısal modelleme ve dijital görsel teknolojilerle tanışıyorlar. Staj ve endüstri deneyimi konusuna dönersek, sektörün önemli firmaları ve büyük üreticilerle olan ilişkilerimiz sayesinde pek çok alanda işin mutfağına giriyorlar. Endüstride deneyim kazanmaları üzerinde çok duruyoruz. Ancak tasarımı sadece sanayinin taleplerine cevap veren bir servis sektörü olarak değil, endüstrinin bilgisini ve birikimini göz ardı etmeden, sanayinin içinden dönüştürücü rol üstlenecek bir meslek alanı olarak görüyoruz. Bu ayrımın altını çizmek isterim, etik olarak sağlam, teknik olarak üstün, entellektüel birikimi olan, toplumsal ve çevresel kaygılara sahip, yenilikçi ve yaratıcı tasarımcıların gerekliliğine inanıyoruz. Programımızı özgün kılan, bu dengeleri kuran bir yapıda kurgulanmış olması.”