“KIPKIRMIZI” Ari ve ekibinin

12. Kırmızı Ödülleri’nde “Basında En İyi Otomobil Reklamı” ve “En İyi Basın İlanı” (Kıpkırmızı) ödüllerini Leo Burnett’te birlikte çalıştığı ekip arkadaşlarıyla kazanan Ari Koen, aynı zamanda ödül töreninden önce düzenlenen ve 30 ekibin katıldığı Canlı Kırmızı yarışmasının da ikincisi oldu.

2012 yılında İstanbul Bilgi Üniversitesi İşletme – Ekonomi Bölümü’nden mezun olan Ari Koen, henüz birinci sınıftayken Prof. Dr. Asaf Savaş Akat’ın “Bence reklamcılık da okumalısın” önerisiyle Reklamcılık Bölümü’nü yan dal yaparak bitirmiş. Ancak o kadar Reklamcılık Bölümü’nün asıl öğrencisi gibiymiş ki dönemin Bölüm Başkanı Yonca Aslanbay Ari için “Bölümün üvey çocuğu” yakıştırmasını bile yapmış.

3 yıldır Leo Burnett’de çalışıyor

Ikinci sınıfı bitirdikten sonra Lowe İstanbul’da 2.5 ay, üçüncü sınıfta McCann İstanbul’da 5 ay stajyerlik yapan Ari, mezun olduktan sonra Leo Burnett İstanbul’da çalışmaya başlamış. Mezun olduktan iki yıl sonra BİLGİ Marka Okulu programıyla Pazarlama İletişimi alanında yüksek lisansını da yapmış. 8 aylık stajyerlik dönemini de sayarsak üç yıldır Leo Burnett’de çalışmaya devam ediyor.

Üçüncü sınıftayken “AB Yolunda Genç İletişimciler Yarışması”na hazırladığı ilan ile ilk ödülünü kazanan Ari’nin ödül koleksiyonu da hayli kalabalık. Leo Burnett İstanbul’da farklı ekiplerle birlikte 1 Altın ve 1 Gümüş Epica, 3 Kristal ve 2 Gümüş Elma, 1 Kıpkırmızı, 2 Kırmızı Başarı Belgesi ve Canlı Kırmızı’da ikincilik, ODD Satış & İletişim Ödülleri’nde en iyi basın ilanı ödülü, Doğrudan Pazarlama Yarışması’nda büyük ödül, MediaCat’in düzenlediği Felis Yarışması’nda da iki başarı sertifikası kazanmışlar.

“Ekibin her üyesi markayı çok iyi tanıyordu”

Kıpkırmızı’yı kazandıkları basın ilanını hazırlama sürecinden bahseden Ari, özel bir brief almadıklarını, proaktif bir iş yaptıklarını söylüyor: “Ekip olarak bizim için Jeep’in brief’i açıktır: Jeep ile maceranın, doğanın en uç noktalarında özgürce dolaşabilirsin. Ekibin her üyesi markayı içselleştirdiği ve çok iyi tanıdığı için markanın ruhuna uygun olan görsel ya da objeler yaratıcılıklarını her zaman tetikliyor. Beep, Deep, Keep öyle bir anda çıktı ortaya. İşi biraz daha açıklamak gerekirse, Jeep, SUV kategorisinin kurucusu olarak kategoriye kendi adını vermiş bir marka olması nedeniyle zaten özel bir noktada. Bu nedenle bu işi yaparken büyük oranda logonun gücünden yararlandık. Ayrıca hedef kitlesi ile yapılan araştırmalar Jeep’in ‘özgürlük’ ve ‘macera’ kavramları ile eşleştirildiğini gösteriyordu. Bu iki kavram iletişimlerde markaya atfedilmeliydi. Jeep’in özgürlükçü ve maceracı yönünü vurgulamak için Jeep ile gidilebilecek ortamları görsel kodlar olarak belirledik. Bu kavramları markaya atfetmek için metinlerde Jeep fontu ve renklerini kullandık. Jeep’in ‘J’si marka tescil sembolü oldu. Bu kategoride hiçbir markanın kendi logosunu kullanmaksızın böyle bir iş yapılamayacağını bizim kadar müşterimiz de biliyordu. Bu nedenle ikna olması çok kolay oldu. Bu yaptığımız basın ilanıyla 1 Altın, 1 Gümüş Epica, 3 Kristal Elma, 1 Kıpkırmızı, 1 Kırmızı, 2 Kırmızı Başarı Belgesi kazandık. Bu başarı sadece bana ait değil. Günlerce beraber çalıştığım Ekin Arşıray, Ömer Siber ve Mert Özkaner ile beraber ortaya çıktı.”

“Reklamcılık gençler arasında popülerleşiyor”

Türkiye’deki reklamcılık sektörünü değerlendiren Ari’ye göre, reklamcılık gençler arasında giderek popülerleşen bir meslek. Özellikle dijital ajansların ortaya çıkmasıyla birlikte gençler daha çok işin içine girmeye başladı. Reklamcılıkta 2000’li yılların öncesi ve sonrası olarak iki kategoriye ayrılması gerektiğini söyleyen Ari, “2000’li yıllar öncesi kısıtlı imkanlarla çok fark yaratan işler ortaya çıkıyordu. Çalışanların tecrübesi ve yaratıcılığı çok ilerideydi. Türk reklam tarihine damga vuran birçok iş bu dönemlerde ortaya çıktı. Bu yüzden eski üstatlara şu an çalışan her reklamcı gibi saygım sonsuz. 2000’li yıllar sonrası ise, müşterilerin bütçelerinin düşmesi, teknolojinin gelişmesi, internetin doğması ve aynı sektörden birçok markanın hayatımıza girmesiyle birlikte yaratıcılık giderek düşmeye başladı.

Fakat son 2-3 senedir Türk reklamcılığı yeniden ayağa kalkmaya başladı. Bu sene düzenlenen Cannes Lions Yarışması’nda, ilk defa Türkiye’ye medya kategorisinde Grand Prix (büyük ödül) geldi. Bunlar benim gibi genç reklamcılar için çok önemli gelişmeler. Umarım ayağa kalkmaya başlayan Türk reklamcılığı her geçen gün daha da ileri gider ve yapılan işler hem müşterileri memnun eder hem de reklam yaratıcıları ‘Bu iş ne güzel bir iş’ diyebilir” diyor.

“Pişti olmamak için araştırma yaparım”

Ari, reklamcılığın yaratıcı kısmında çalışıyor. “Bizim iş aslında bir takım oyunu” diyen Ari, bir projenin süreçlerini şöyle anlatıyor: “Müşteri temsilcisi müşteriden brief alır. Strateji ekibi müşteri brief’ine göre en yaratıcı fikirleri bulmaya çalışır. Bulunan fikirler önce bu takım içinde değerlendirilir ve uygun bulunan fikirler müşterilere sunulur. Müşterinin beğenmesinden sonra da ortaya izlediğiniz, dinlediğiniz, gördüğünüz, karşılaştığınız reklamlar çıkar. Bir brief geldiği zaman ilk önce anlamaya çalışırım. Daha sonra internette içgörü bulmak için dolaşıp önceden yapılan işlere bakıp pişti olmamak için dikkatli bir araştırma yaparım.”

Kısa zamanda birçok işe imza atan ve aldığı ödüllerle de bu çalışmaları taçlandıran Ari’nin hayallerinde, bundan sonra daha çok çalışmak ve daha büyük hedefleri başarabilmek var.

Powered by Openmedia