BİLGİ, sağlık bilimlerinde fark yaratıyor

Üç yıl önce eğitim vermeye başlayan BİLGİ’nin Sağlık Bilimleri Yüksekokulu ve bu yıl kurulan Sağlık Bilimleri Enstitüsü, sağlık sektörünün ihtiyacı olan profesyonelleri yetiştiriyor. BİLGİ, Türkiye’de gün geçtikçe artan doktor ihtiyacını göz önüne alarak, tıp fakültesi açmak için de kolları sıvadı.

ABD de en popüler meslekler sıralamasında yedinci sıraya oturan ve Türkiye sağlık sektöründe de en aranan meslekler arasında yer alan fizyoterapist, 14. sıradaki diyetisyen ve 100. sıradaki hemşire ihtiyacı giderek artıyor. Bu ihtiyacı fark eden İstanbul Bilgi Üniversitesi 2009-2010 yılında Sağlık Bilimleri Yüksekokulu kurdu. İlk öğrencilerini üç yıl önce kabul eden BİLGİ’nin Sağlık Bilimleri Yüksekokulu’ndaki programlarda 145 Fizyoterapi-Rehabilitasyon, 134 beslenme Diyetetik ve 70 hemşirelik olmak üzere toplam 349 öğrenci eğitim görüyor.

Programlar, Türkiye’de henüz gelişmeye başlamış genç bir sektör olan sağlık sektöründe disiplinler arası çalışabilecek ve iletişim gücünü etkin bir şekilde kullanabilecek sağlık personeli ihtiyacına yönelik olarak tasarlandı. Yüksekokuldaki dört yıllık lisans eğitimlerinin ilk yıllarında, seçtikleri alanlarda temel konularda ders alacak olan öğrenciler, daha sonra ağırlıklı olarak uzmanlık alanlarına yönelecek. Öğrenciler, eğitimleri süresince kendi programlarının yanı sıra üniversitedeki farklı programlardan birçok seçmeli ders alabilme şansına sahip olacak. Değişen dünyanın ihtiyaçlarına cevap veren, yaratıcılığa açık ve seçmeli derslerle zenginleştirilmiş bir eğitim anlayışıyla tasarlanan Sağlık Bilimleri Yüksekokulu, sağlık alanında en üst düzeyde bilgi ve beceriye sahip, yenilikçi, rekabetçi, empati kurabilen ve hasta merkezli çalışacak profesyoneller yetiştirecek.

Türkiye’de lisans seviyesinde ergoterapist (occupational terapist) ile dil ve konuşma terapisi eğitiminin, sadece birer üniversitede, odyoloji lisans programının dört üniversitede başladığını söyleyen Sağlık Bilimleri Enstitüsü Müdür Vekili ve Sağlık Bilimleri Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Bilsen Sirmen, BİLGİ olarak Türkiye’deki rehabilitasyon alanını dünya seviyesinin üstüne çıkarmak, diğer rehabilitasyon bilimlerinde de lisans düzeyinde öğrenci yetiştirmek amacında olduklarını belirtiyor. Sirmen, YÖK’ün açılmasına izin verdiği Ergoterapi ve Odyoloji bölümleri için yeterli öğretim üyesi temin edildiğinde, ergoterapist , odyolog ve dil ve konuşmaterapisti yetiştirmek amacıyla hazırlıklarını sürdürdüklerini dile getiriyor.

 

Hazırlık ve dört yıllık lisans eğitimi

Sağlık Bilimleri Yüksekokulu’nun bütün bölümlerinde hazırlık hariç, dört yıllık lisans  (Bachelor of Science) eğitimi verildiğini belirten Sirmen, şu an eğitim verilen üç bölümde; Anatomi, Fizyoloji, Fizik, Sağlık Bilimlerinde Etik, Normal Motor Gelişim gibi temel sağlık bilimleri derslerinin ilk sınıfta ortak dersler olarak verildiğini ifade ediyor. Okulda ayrıca Psikoloji, Sosyoloji gibi derslerin ilgili bölümlerden alındığı, ikinci sınıftan itibaren Tıbbi Biyoloji-genetik, Mikrobiyoloji, Bakteriyoloj, Patoloji, Egzersiz Fizyolojisi, Farmakoloji, Biyokimya dersleriyle Bilgisayar ve İstatistik derslerinin müştereken okutulduğunu dile getiriyor.

Bölümlerin özelliklerine göre Fizyoterapi Rehabilitasyonda, Nöroanatomi, Nörofizyoloji, Kinezyoloji, Biyomekani ve Radyoloji dersleri ağırlık kazanırken, Beslenme ve Diyetetik bölümünde; Sindirim Sistemi, Endokrin Sistem (hormonlar),Temel Kimya, Biyokimya, Beslenme Kimyası, Genetik, Gıda Teknolojisi, Gıdada Kalite Kontrol derslerinin ağırlık kazandığını vurgulayan Sirmen, hemşirelikte, tıp ve sağlık bilimlerinin en temel bölümlerinden Epidemiyoloji (bulaşıcı hastalıklar), Parazitoloji, Halk Sağlığı, Anne ve Çocuk Sağlığı, Doğum Kontrolü gibi derslerin ağırlık kazanacağını söylüyor.

Üçüncü sınıftan itibaren bütün bölümlerde meslek derslerinin teorik, pratik ve uygulamalı gerçekleştirileceğine dikkat çeken Prof. Sirmen, “Fizyoterapi- rehabilitasyon bölümü öğrencileri, öğrendiklerini önce kendilerine sonra birbirlerine uyguluyor. Tüm bölümler, Sağlık Bilimleri Yüksekokulu bünyesinde yer alan çeşitli laboratuarlarda anatomi, fizyoloji, elektroterapi, hidroterapi, fizik, kimya, biyokimya, besin kimyası, beslenme ilkeleri mutfağı, gıda mikrobiyolojisi laboratuarı ile hemşirelik laboratuarlarında çeşitli simülatörler üzerinde iğne-aşı yapma, sonda takma, çıkarma ve bütün hemşirelik aktivitelerini öğreniyor. Kendi meslek alanlarında pratik uygulamaları yoğun biçimde gerçekleştiren öğrenciler, Hemşirelikte 1. sınıftan itibaren, Fizyoterapide her yıl ve son senede Beslenmede ise son yıl olmak üzere üçer haftalık yaz stajlarını, anlaşmalı olduğumuz resmi ve özel sağlık kuruluşlarında, Memorial Hospital ile daha küçük kliniklerde hocaları ve meslek profesyonellerinin gözetiminde yapacaklar. Son sınıfta bütün sene yapacakları stajı takiben, büyük bir klinik ve uygulama tecrübesi kazanarak ve bölümlerden meslek unvanlarını alarak mezun olacaklar” diyor.

 

Üç bölümde 60’şar öğrenci var

Fizyoterapi -Rehabilitasyon, Beslenme ve Diyetetik ile  Hemşirelik bölümlerinin öğrenci kapasitesi hakkında da bilgi veren Prof. Sirmen, üç bölümün 60’şar öğrenci kontenjanı olduğunu, ilerde YÖK kararına göre öğrenci sayısının da artabileceğini belirtiyor. “Öğrenci kabulünde Diyetetik Bölümü için özel bir şart olmadığını fakat özellikle Hemşirelik ve Fizyoterapi-Rehabilitasyon bölümleri için öğrencilerin tam teşekküllü hastaneden sağlık raporu almaları, bedensel, duyusal ve bilişsel engellerinin olmaması gerekiyor” diyen Sirmen, ayrıca Fizyoterapi -Rehabilitasyon bölümü pratik uygulamalarında öğrencilerin birbirlerini bizzat muayene etmeleri, değerlendirmeleri ve tedavi yöntemlerini uygulamaları nedeniyle elle dokunma ve bazen vücudu çok kapatmayacak giysileri (atlet şort gibi) giymeleri gerektiğine dikkat çekiyor.

 

Yabancı hocalar eğitim verecek

Bu yıl, okulda yurtdışından tam zamanlı meslek hocası olmadığını ancak hoca değişim programlarıyla yurtdışından konusunda uzman hocaların eğitim için geldiğini açıklayan Sirmen, Fizyoterapi Bölümü Lisans ve Spor Fizyoterapisi Yüksek Lisans Programı için İspanya’daki “Real Madrid İnternational School” ve “University Europe Madrid” ile yan dal, ve çift anadal için görüşmelerin başladığını belirtiyor.

Bunlar dışında diğer ülkelerden de konusunda uzman, uluslararası üne sahip yabancı hocaların kadroya dahil edileceğini belirtiyor. “Bu hususta  Erasmus; Farabi gibi değişim programları ile gerek hoca gerek öğrenci bazında değişim programları gerçekleştirilecek. Üniversitemizin Laureate ağına üye olması nedeniyle yabancı hocalarımızla öğrencilerimizi buluşturmak daha kolay olacak” diye konuşan Sirmen, okulun daimi kadrosunda yer alan hocaların bir kısmının yıllardır spesifik konularda yeterli deneyime ulaşmış kıdemli hocalar olduğunu, kendi alanlarında çalışmalarını sürdürdüklerini dile getiriyor. Nispeten genç olan Yardımcı Doçent kadrolarının özenle seçilmiş akademik deneyim ve tecrübeleri olan ve araştırmacı özellikleri güçlü hocalardan oluştuğunu kaydeden Prof. Sirmen, ayrıca uluslararası üne sahip Türk hocaları da ileriki yıllarda, öğrencilerle buluşturacaklarının müjdesini veriyor.

 

Mezunların iş bulma şansı yüksek

Okuldan fizyoterapist, hemşire ve diyetisyen unvanlarıyla mezun olan öğrencilerin, aldıkları seçkin eğitim ve İngilizceye hakimiyetle gerek yurt içinde, gerekse yurtdışında kolayca ve dolgun ücretle iş bulacaklarını söyleyen Sirmen, bu eğitimin ardından isteyen ve gerekli şartları yerine getirebilen öğrencilerin yüksek lisans ve doktora eğitimi alarak, üniversitelerde akademik kariyere başlayabileceklerini ve mezuniyet sonrası mesleki eğitim kursları alarak özel alanlarda gelişmelerinin de mümkün olduğunu ifade ediyor.

Ülkemiz sağlık sektöründe özellikle bu alanlarda büyük bir açık olduğuna dikkat çeken Sirmen, bu açığın bu mesleklerle ilgisi olmayan kişilerce yanlış biçimlerde kapatılmaya çalışıldığını, bu durumun verilen sağlık hizmeti kalitesini düşürmekle kalmayıp hasta için etik olarak tehlikeli ve olumsuz sonuçlar doğurabildiğini belirtiyor ve “Bu nedenle ihtiyaç büyüktür, böyle bir açık varken iş bulamamak söz konusu değildir” diyor.

Türkiye’de sağlık alanında yeni kurulan fakülte veya yüksekokullarda özellikle Anadolu’daki devlet üniversitelerinde yeterli hoca olmadığına dikkat çeken Prof. Sirmen, özellikle doktoralı öğretim elemanı bulunmamasının sorun yarattığını dile getiriyor. Bunun yanı sıra sağlık bilimleri fakülteleri veya yüksekokulları olan üniversitelerin öğrencilerine uygulamalı dersleri anlaşmalı oldukları Memorial hastanelerinde verdiğini vurgulayan Sirmen, ayrıca bu yıl açılması onaylanan tıp fakültesi ve diş hekimliği fakültelerinin hasta görme konusunda kendilerine çok büyük avantaj sağladığını sözlerine ekliyor.

“Sosyal sorumluluk projelerimizle, BİLGİ’nin çevresindeki halka hizmet vermek ve onları sağlık alanında bilinçlendirmek gibi bir misyon edindik” diye konuşan Sirmen, Sağlık

Bilimleri Yüksekokulu’nun verdiği yüksek kaliteli ve uluslararası standartlardaki eğitim altyapısı ile BİLGİ’nin fakını göstereceğine inanıyor.

 

Yüksek lisans ve doktora eğitimi

Lisans programları dışındaki hedeflerinden de söz eden Prof. Sirmen, Sağlık Bilimleri Enstitüsü’nün 2012 yılında kuruluşunu tamamlayarak, yüksek lisans programları açmak üzere hazırlıklarını sürdürdüğünü açıklıyor. Sirmen bununla ilgili, “İlk olarak “Spor Fizyoterapi -Rehabilitasyon Yüksek Lisans Programı” mızı YÖK onayına sunduk. 2013-2014 akademik yılında ilk öğrencilerimize tezli ve tezsiz yüksek lisans programlarını başlatacağımızı umuyoruz.  Bütün bölümlerde başlatacağımız yüksek lisans ve doktora programlarımızla, ilgili mesleklerde mezunlarımızın üst meslek anabilim dallarında akademik kariyer yapmalarını sağlayarak, eksik olan öğretim elemanı açığını kapatmaya çalışacağız” diye konuşuyor.

 

BİLGİ’nin farkı, İngilizce eğitim

Yeni kurulan ve Türkçe eğitim veren sağlık bilimleri bölümlerinde, yabancı dil sorunu nedeniyle yeni ve yeterli bilgiye ulaşmanın her zaman zor olduğunu söyleyen Sağlık Bilimleri Yüksekokulu Kurucu Müdürü Prof. Dr. Bilsen Sirmen, İstanbul Bilgi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Yüksekokulu’nda; öğrencilerin üst düzey İngilizce ile derslere başlamaları, derslerin İngilizce yapılması, yabancı öğrenci kabul edilmesi ve mesleki İngilizce derslerinin bütün eğitim hayatı boyunca devam ettirilmesinin büyük avantaj sağladığını vurguluyor.

Ayrıca Laureate ağında bazı okulların, mezunlara iki veya üç yarıyıllık ek bir eğitimde başarılı oldukları takdirde ikinci bir diploma verebildiğini söyleyen Sirmen, “Örneğin, fizyoterapistlerin Podiatrist olma imkanı var. Böylece bizler sadece eğitimli ve becerikli değil, her açıdan yeterli donanıma sahip üst düzey profesyoneller yetiştirmiş olacağız. BİLGİ olarak fark yaratmak bizim doğamızda var, burayı bu bilinçle kurduk ve bu bilinçle geliştireceğiz. Şimdiden uygulamaya başladığımız konferanslar dizisi, çevremizdeki halka katkı sağlamak amacıyla başladığımız ‘yeşil sağlık’ projelerimiz, öğrencilerimiz için hazırladığımız ‘ilk yardım kursları’ ve çıkarmayı planladığımız ‘Sağlıkta BİLGİ’ dergimizle uluslararası endekslere girmeyi ve fark yaratmayı planlıyoruz. Bu hususta da yeterli bilgi ve birikime sahibiz” diyerek Bilgi’nin verdiği sağlık eğitiminde diğer okullardan farkını ortaya koyuyor.

BİLGİ’deki Sağlık Bilimleri Yüksekokulu öğrencilerinin şu an diğer okullardaki öğrencilerden farklı olarak, eğitimleri süresince kendi programlarının yanı sıra üniversitedeki farklı programlardan birçok seçmeli ders aldıklarına dikkat çekiyor. Sirmen, ayrıca öğrencilerin aldıkları İngilizce eğitim, seçmeli İspanyolca dersleri ile Laureate mensubu üniversiteler ve Erasmus Projeleri’yle değişim programlarından yararlanacaklarını da vurguluyor.

 

Prof. Dr. Bilsen Sirmen kimdir?

Sağlık Bilimleri Yüksekokulu’nun kuruluşunda görev alan ve halen okulun müdürlük görevini sürdüren Prof. Dr. Bilsen Sirmen, oldukça deneyimli bir akademisyen. Yurtdışında benzer bir fakültenin kuruluşunda çalışan Sirmen, Türkiye’de bu mesleklerin öncüsü olan Hacettepe Üniversitesi’nin ilk Türk hocalarından olması nedeniyle, tüm fakülte ve yüksekokullardaki hocaların hocası olarak görülüyor.

1968 yılında Hacettepe Üniversitesi, Fizik Tedavi Rehabilitasyon Yüksek Okulu’ndan mezun olan Prof. Sirmen, 1973 yılında Hacettepe Üniversitesi’nden doktora derecesini alır. Ağustos 1968 ile Haziran 1981 yılları arasında Hacettepe Üniversitesi’nde Asistan ve Öğretim Görevlisi olarak çalışır. 1981-1983 yılları arasında, Suudi Arabistan, Riyad’da RKH Military Hospitalda İngilizlerle çalışan Sirmen, 1983 yılında Suudi Arabistan, Riyad’da King Saud University, College of Applied Medical Sciences, Department of Rehabilitation’ın kuruluş aşamasında Acting Head of Dept. olarak ve Assistant Professor kadrosuyla görev alır. 1986 yılında yurda dönen Sirmen, 1993-94 akademik yılında King Saud Universitesi’nde Visiting Prof. olarak tekrar görev yapar. İstanbul’da İnternational Hospitalin kuruluşunda ve Universal Hospital Group, Bahçeşehir Medical Service (Alman Hastanesi) Fizik Tedavi bölümünün kuruluşunda ve servisinde çalışır, 1994 de Fizyoterapi-Rehabilitasyon Anabilim dalında Doçent, 2006 yılında Profesör olur. 1996 yılında çalışmaya başladığı Marmara Üniversitesi’nden 2010 yılında emekli olan Prof. Sirmen, İstanbul Bilgi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Yüksekokulu’nda halen Fizyoterapi-Rehabilitasyon Bölümü’nde öğretim üyesi, Sağlık Bilimleri Yüksekokulu Müdürü ve  Sağlık Bilimleri Enstitüsü Müdür Vekili olarak görevini sürdürüyor.

 

 “Tıp Fakültesi için YÖK’e başvurduk”

BİLGİ Mütevelli Heyeti Başkanı Rİfat Sarıcaoğlu

Türkiye’de her yıl tıp fakültelerine 9 bin öğrenci alınıyor. Bundan daha düşük sayıda da mezun veriyoruz. Bu rakam bundan 10 yıl önce bugünkü sayının yarısından azdı. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre doktor başına düşen hasta sayısı 649. Bu oran pek çok Avrupa ülkesinde 300’ün altında. Bu da gösteriyor ki Türkiye’nin çok ciddi bir doktor açığı var. Bu doktor açığını kapatabilmenin en sağlıklı yolu tıp fakültelerinin ve öğrencilerinin sayısını artırmaktır. Standartları takip edildiği sürece tıp fakültelerinin sayılarının artmasında bir sakınca görmüyoruz.
Geçtiğimiz dönemde vakıf üniversitelerinin yatırım miktarının büyüklüğünden dolayı girmekte çekindiği bu alanda bugün pek çok vakıf üniversitesi eğitim veriyor. Bu da sağlık sektöründeki önemli kurumların üniversite kurması ya da üniversitelerin bu kurumlarla işbirliği yapmasıyla gündeme geldi. İstanbul Bilgi Üniversitesi de Memorial Sağlık
Grubu işbirliği ile bir tıp fakültesi kurmak için Yüksek Öğretim Kurulu’na (YÖK) başvurusunu yapmıştır. Türkiye’nin en iyi altyapılarından birine sahip olan ve aynı zamanda çok değerli doktorları bünyesinde barındıran Memorial Sağlık Grubu’nun tıp fakültemize çok şey katacağına eminim.

Powered by Openmedia