“2020 imtihan içinde imtihanlar da getirdi”

2021, geride bıraktığımız yılın izlerini silmeye çalışacağımız bir yıl olacak. Afetler yılı olarak nitelendirilen 2020’nin insanlar üzerinde nasıl etkiler bıraktığını, yaşanan travmalardan nasıl kurtulabileceğimizi BİLGİ Travma ve Afet Çalışmaları Uygulamalı Ruh Sağlığı Yüksek Lisans Programı Direktörü Prof. Dr. A. Tamer Aker ile gerçekleştirdiğimiz söyleşide konuştuk.

2020 tüm dünya için bir imtihan, beden ve ruh sağlığımız üzerinden geçen bir yıl oldu. Virüs, afetler, krizler üst üste geldi. Tamer Hocam, 2020’yi bir de sizin gözünüzden dinlesek? Nasıl bir 2020 geçirdik?

Rumi ; “Zor diyorsun, zor olacak ki imtihan olsun” der. 2020 çok zordu… Rumi ekler; “İmtihan içinde imtihan vardır, derlen toplan da, ufak bir imtihanda satma kendini!” 2020 imtihan içinde imtihanlar da getirdi. Depremle başladı, depremle bitti neredeyse… Elazığ’a destek olurken, sınırdaki mültecilerin dertlerine ortak olamadık. Olamamakla kalmadık, adeta İstanbul’a çekilmek zorunda kaldık. Bir virüs tarafından, kopkoyu bir sis gibi kuşatıldık. Sağlık ve ruh sağlığı alanında direnmeye çalışırken, sis her bulduğu aralıktan hayatlarımıza girmeye başladı. Adeta onsuz konuşamaz olduk, aldığımız nefeste bile maske vesilesi ile onu koklar olduk. İmtihan içinde imtihanlarla karşılaştık. Nerede nasıl duracağımızı belirlemeye çalıştık. Eşitsizlikleri, adaletsizlikleri daha net gördük. Doğru yerde; bilimde, eşitlikte, dayanışmada, doğaya hürmette saf tutmaya çalıştık diyebilirim. Sonuçta; 2020’nin yolu açık olsun, kal diye ısrar edecek durumda değiliz.

 

Ruh sağlığımız da ciddi yaralar aldı bu yıl. Her yaş grubu farklı boyutta travmalar yaşadı. Korku, kaygı ve endişelerimizde de ciddi değişimler oldu? Bu yıl bize neler öğretti?

Acizliğimizle tekrar yüzleştik. Dünyalar hakimiyiz derken, bir kalıp sabuna muhtaç olduk. Derin bir anlam boşluğuna düştük. Belirsiz, bilinmez bir sürece girdik. Bu durum bir tekinsizlik, güvensizlik ortamı yarattı. Korku, kaygı, öfke, tahammülsüzlük, çökkünlük, keyifsizlik, uyku ve dikkat sorunları ortaya çıktı. Yaş alanlar kendilerini ayrılmış ve yalnız hissettiler. Kimileri tam bir inkâr, kimileri de komplo kurguları ile meşgul oldu. Kimileri başkaları için ne yapabilirim diye dert edinirken, kimileri başkalarından ne kadar uzak durabilirim diye endişelendi. Dünya’yı ve Feza’yı kontrol edelim derken kantarın topuzunu çok kaçırdığımızı öğretti. Afrikalı bir pangolin ne olduğunu anlayamadan önce bir yarasa, sonra da insanla temas etti. Yoksul ve yoksun daha da yoksul ve yoksunlaştı. Büyük sağlık sistemleri çökerken, sağlıkçılar yine her zamanki gibi direnmeye devam etti. Hayat sıkıştırılmış bir dosya halinde pek çok konuyu önümüze koydu. Meslekler, eğitim sistemleri tartışılır oldu. Toplumsal cinsiyet tezahürleri bambaşka bir hal aldı. Çalışan kadın da, çalışmayan kadın da çok pişman oldu. Çocuk ve gençlerin nevri döndü. Sus pus duran bilim ve aşı karşıtları tekrar ortaya çıktı. Tereddüttekiler arttı.
Ve daha niceleri… Yani imtihan içinde imtihan.

 

2020’yi arkamızda bırakırken yeni bir yıl ile birlikte yeni umutlar da yeşertmeye çalışıyoruz. Yeni yıldan hep yeni umutlar bekleriz. Bu yıl yeni yıldan beklentiler geçmiş yıllara nazaran nasıl farklılaşacak sizce?

Her yeni yılın sıfırlanma olacağına inanan bir dünya kültüründe yaşıyoruz. Bu yıl da bu inanç biraz karla karışık ortaya çıkacak gibi. Güçlü bir umut, güçlü bir kaygı ile gelecek… Büyüsel ve gerçekçi beklentilerimiz olacak. Büyüsel olanlara alışığız ama bu kez gerçekçi olanları yerli yerine koyabilsek; önce Dünya’ya sonra da insana gereken değeri verebilsek… Keşke.

 

Bir söyleşinizde küresel afetlerin insanları değiştirici/dönüştürücü etkisi olduğundan bahsetmiştiniz. 2020 bireysel olarak psikososyal anlamda nasıl bir dönüşüme/değişime yol açtı? Bu değişim 2021’de bizi ruhsal olarak nasıl etkileyecek sizce?

Psikososyal çalışmalarda çevrimiçi olmak bir ihtiyaç olarak ortaya çıktı. Psikoterapide ise mahrem kayboldu, evlerin içi terapi odalarına döndü. Bu iki değişiklik ve ilişkili pekçok değişikliği artık hayatımızda daha sıklıkla göreceğiz. Sağlık bir bütündür, ruh sağlığı da bu bütünün içindedir. 1999 Marmara Depremleri o yıllarda topluma ruh sağlığının önemini anlatan çok acı bir deneyimdi. Sanırım pandemi de yararttığı panfobi ile Türkiye için öyle olacak.

 

Peki, 2020’nin psikolojik etkilerinden sıyrılmak için neler yapabiliriz? Yeni yılın ilk ayları ile birlikte uygulamaya başlamayabileceğimiz tavsiyeleriniz olur mu?

Birbirimizi hayal etmek, hayallerde sarılmak…sesimizi duymak. Bir şekilde temas etmek. El vermek, destek olmak. Oynamak, koşmak, dans etmek, resim yapmak, izlemek, okumak yani kadim doğa ve kültürümüzden ne getirdiysek onları yapmaya çalışmak. Ama ille de bir olmak. Bir hissetmek. Son vaka da bitinceye kadar…

Powered by Openmedia