‘Başında yöneticisi olmayan savaşçılar’ yola çıktı

Ronin Danışmanlık’ı kuran Caner Özdurak ve Simla Sürmen; finans, insan kaynakları, satın alma ve tedarik zinciri yönetimi konularında eğitim ve danışmanlık hizmetleri sunuyor. Ronin Danışmanlık, 2015 yılının ilk aylarında, YTÜ İktisat Bölümü’nü bitirdikten sonra BİLGİ’de Uluslararası Finans alanında yüksek lisans yapan Caner Özdurak ve 2006 yılında BİLGİ Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olan Simla Sürmen tarafından kuruldu.

10 seneyi aşkın zamandır yürüttükleri kurumsal yaşamlarını geride bırakan ikili, deneyim ve birikimlerini kendi şirketleri vasıtasıyla birçok kuruma aktarma yolunu seçti. Finans ve İnsan Kaynakları alanlarındaki tecrübelerini bir araya getirerek kurdukları butik danışmanlık şirketlerinde beraber yol almaya karar verdiler.

Neden ‘Ronin’ ?

CÖ: Ronin, eski Japon kültüründe/tarihinde ‘Başında yöneticisi olmayan savaşçı’ anlamına geliyor. Şirketin isim babası benim. Henüz 30’lu yaşlarının başında bu yolu seçen yeni nesil danışmanlar olarak bu ismi çok benimsedik.

Hizmetlerinizden bahsedebilir misiniz bize?

CÖ: Ronin Danışmanlık, isminden aldığı ilham ile bağımsız, benimsediği çoklu çözüm ortaklığı çalışma modeli ile ise iş birlikçi ve esnek anlayışıyla kuruma özel hizmet verebilmeyi amaçlıyor. Finans, insan kaynakları, satın alma ve tedarik zinciri yönetimi konularında eğitim ve danışmanlık hizmetleri sunuyoruz. Finans alanında özellikle şirket birleşme, satın alma (M&A) süreçlerinde ve bu süreçlerin alt birimleri olan finansal modelleme, iş planlama, borç yeniden yapılandırma ve halka arz alanlarında hizmet sunuyoruz.

İnsan Kaynakları alanında işe alım danışmanlığı, performans yönetimi danışmanlığı ve kişisel gelişim eğitimlerimiz ön planda. Özellikle müşteri/misafir deneyimi ve iletişim eğitimleri konusunda son derece aktifiz.

Müşterilerinizin özellikle ne gibi talepleri oluyor sizden?

SS: Müşteri portföyümüzün en çok önemsediğimiz talebi, sonuç odaklılık. Eğitimlerimizin sonuçlarını takip ediyoruz ve hedeflenen davranış değişikliklerinin gerçekleştiğinden emin olmak istiyoruz. Ağırlıklı olarak karşılaştığımız taleplerden bir diğeri de, kurum kültürüne uygun içerik hazırlanması. Bu durumu hassasiyetle karşılıyoruz. Özellikle danışmanlık verdiğimiz firmalarda ciddi bir hazırlık sürecimiz oluyor. Firmanın kültürünü tanımak, çalışanların ihtiyaç ve istekleri doğrultusunda sonuç üretmek öncelikli hedefimiz.

Sektörünüzü nasıl değerlendiriyorsunuz? Danışmanlık Türkiye’de benimsenme açısından hangi aşamada sizce?

SS: Danışmanlık işine dikkatli baktığınızda taksiciliğe olan benzerliğini fark edebilirsiniz. İnsanlar taksiye ya araba kullanmayı bilmediği ya arabası olmadığı ya da arabasız gidecekleri yere gitmek daha kolay olduğu için biner. Araba yatırımı beraberinde getirdiği ek maliyetler ve modellerin eskimesi sonucu sürekli değer kaybeden bir yatırım olduğu için filo kiralama hizmetleri de aynı dinamikler düşünüldüğünde gelişen bir pazardır.

Aynı mantıkla şirketlerin ve özellikle KOBİ’lerin organik ya da inorganik büyüme stratejileri, mevcut operasyonların optimize edilmesi, organizasyonel yeniden yapılanma ve entelektüel sermaye optimizasyonu gibi günlük faaliyetlerinin dışında kalan katma değerli hizmetler için personel istihdam etmeleri maliyetli olmaktadır.

Müşteriler açısından durum bu kadar net ve rasyonelken özellikle çok uluslu şirketlerin Türkiye şubeleri tarafından piyasanın çok net anlaşılmadığını ya da anlamazlıktan gelindiğini düşünüyoruz. Büyük holding ya da grup şirketlerinin dışında bu çok uluslu şirketlerin yapılan işin kalitesinden çok, arkalarındaki markaya sığınarak talep ettikleri astronomik hizmet bedellerinin orta vadede KOBİ ölçeğindeki şirketler tarafından karşılanmaya devam edilmeyeceğini düşünüyoruz.

Sektörün önümüzdeki 10 yıl içerisinde sosyal medya kanalı ile iletişimi daha mobil ve etkin sağlayabilen Y kuşağı tarafından domine edileceğini ve günümüzde network sağladıkları için danışmanlık şirketlerinin faturalarını gereksiz şişiren partnerlerin yavaş yavaş piyasadan çekilmek durumunda kalacağını öngörüyoruz. 1990’lı yıllardan kalan iş ağlarının günümüz modern sosyal iletişim kanalları ile bir entelektüel sermaye olmaktan çıkıp danışmanlık şirketleri tarafından müşterilerine bir maliyet unsuru olarak yansıtılmadığı etkin çalışan makul bir piyasaya doğru ilerlemeyi umuyoruz.

Son olarak, danışmanlık piyasasının bir hastalığı da faturaların döviz cinsinden kesilmesidir. Bilginin asıl maliyeti oluşturduğu bu piyasada hemen hemen hiçbir girdinin döviz cinsinden olmamasına rağmen müşterilere döviz cinsinden fatura kesilmesi başından beri anlam veremediğimiz bir anlayış. Orta vadede bu durumun da ortadan kalkacağını öngörüyoruz. Sonuç olarak danışmanlık sektörünün önümüzdeki 10 yılını KOBİ ve startup’ların taleplerinin belirleyeceğini öngörüyoruz.

Finans hizmetinizin yanı sıra insan kaynakları konusunda da hizmet veriyorsunuz. Özellikle işe alım  konusunda nasıl bir süreç yürütüyorsunuz? Kuruma uygun adayı nasıl belirliyorsunuz?

CÖ: İşe alım danışmanlığında deneyimli ve sektöre özel konumlandırdığımız danışmanlarımızla çalışıyoruz. İnsan Kaynakları danışmanlığı verdiğimiz tüm firmalarda ilk adımımız ihtiyacı doğru tespit etmek. Zaman zaman, müşterilerimizden gelen aday kriterleri ile gerçekleşen işe alım birbirinden çok farklı olabiliyor. Hazırlık aşamasında yaptığımız çalışmalarla, firmanın talep ettiği kriterlerin yanı sıra bambaşka gereksinimler de bulabiliyoruz.

Gelecek planlarınız arasında neler var?

CÖ: Ronin Danışmanlık’ın planı orta vadede danışmanlıkta elde ettiği birikim ve tecrübe ile yatırımcı kimliği kazanarak bir özel girişim sermayesi ve melek yatırımcı rolüne soyunmaktır. Bu anlayışımızın ilk ürünleri olarak MC Ajansı ve Art of CÖ iştiraklerimiz de Ronin Evreni’nde yerlerini aldılar. Roket Rakun adlı bir oyuncak e-ticaret iştirakimizin de kurulum aşamaları devam ediyor.

Bunun yanında bilindik ağır sanayi ve perakende sektörleri dışında özellikle dijital teknolojiler ve oyun pazarında ciddi bir uzmanlaşma ve teknik yeterlilik açığı görmekteyiz. startup’lara da katma değerli iş fikirlerinin içinde yer alabilmek adına yakın durmaya çalışıyoruz. Türkiye’ye gelmekte olan Körfez sermayesi durduğunda, büyük şirket patronlarının M&A hevesi geçtiğinde daha nitelikli işlemlerin üzerinden devam edeceğini düşündüğümüz daha talepkar bir piyasa ve müşteri havuzu için hem danışman hem de yatırımcı olarak hazır olmayı hedefliyoruz. Hazine’den ‘Bireysel Katılımcı Yatırımcısı’ (BKY) lisansı almak da gelecek planlarımız arasında.

Bu alanda çalışmak isteyenlere tavsiyeleriniz neler?

CÖ: Kurumsal yaşamdan danışmanlık yaşamına geçiş yapmak isteyen genç arkadaşlarımıza en önemli tavsiyemiz, kendilerini sürekli olarak beslemeleri ve geliştirmeleri. Hizmet verdikleri konudaki yayınları takip etmenin, ilgili etkinliklere katılmanın ve Türkiye’nin yanı sıra dünyadaki son trendlerin farkında olmanın, verilen hizmetin kalitesinde ciddi bir fark yarattığına inanıyoruz. Bunun yanında sabit bir gelirleri yoksa (kira, birikmiş mevduat vb.) kendilerini minimum iki yıl kadar asgari şartlarda sosyal statülerinde ve yaşam kalitelerinde bir değişiklik olmayacak şekilde idare edebilecekleri kadar bir sermaye ile bu yola çıkılması atılacak adımların doğruluğu ve işin sağlıklı gelişimi açısından çok önemli.

Powered by Openmedia