Ağustos böcekleri karıncalarla kol kola

“Sanat yoluyla eğitim”in Türkiye’deki öncülerinden eğlenİŞ, neşeli ağustos böceklerini çalışkan karıncalarla buluşturuyor. Kurucuları arasında BİLGİ Sahne Sanatları Performing Arts bölümü mezunlarından Burak Akyol’un da bulunduğu platform, şirketlerin verimini ve çalışanların motivasyonunu artıran organizasyonlara imza atıyor.

İş hayatına sanat katan eğlen-İŞ, bütün şirketleri sendromsuz pazartesilere davet ediyor. Bir şirketten çok bir platform gibi çalışıyor ve kurumların ihtiyaçlarını tespit ederek bütüncül çözümler sunuyor. Platformun kurucularından Burak Akyol ile eğlen-İŞ’in dününü, bugününü ve geleceğini konuştuk.

 

Burak Bey öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

2012 senesinde İstanbul Bilgi Üniversitesi Sahne Sanatları Performing Arts bölümünden mezun oldum. Üniversite yıllarımı birçok arkadaşım gibi kulüp etkinlikleri, öğrenci birliği çalışmaları, tiyatro, dans ve performans ağırlıklı disiplinler arası gösteriler üretmekle geçirdim. Bir meslek erbabı olma yolunda her daim yanımda olarak sınırlarımı pozitif yönde geliştiren başta Serhan Ada olmak üzere tüm hocalarıma ayrı ayrı teşekkür ederim.

 

Oyunculuğa nasıl başladınız?

İlk iş deneyimimden bahsetmek gerekirse hocam Talin Büyükkürkciyan yönetiminde “Mesele” adlı oyununun İKSV festivali kapsamında sahnelenmesiyle gerçekleşti. Ardından Zişan Uğurlu yönetiminde “Kebap”  ve Demet Evgar’ın kurucusu olduğu Pangar Tiyatrosunun “Macbeth” gibi projelerinde sahne almamla devam etti. Daha sonra 2011 yılında Tiyatrofobi adlı ekibe dâhil oldum. O günlerden bu yana Tiyatrofobi ile klasik tiyatro kodlarıyla uğraşan, oyun kuramını merkezine alan birçok oyunda görev aldım. Öte yandan birçok oyuncu arkadaşım gibi ben de dizi, reklam ve sinema projelerinde çalıştım. Bu yolculukta fark ettim ki ülkemizin koşullarından kaynaklı salt sanat üretimi içinde olmak neredeyse imkânsız haldedir. Böyle olunca geçimimizi sağlamak için yıllardır emek verdiğimiz mesleğinizin dışında işler yapmak zorunlu hale geliyor. Takdir edersiniz ki bu anlamada yapılacak tüm işler insanı çok mutsuz ediyor. Bu koşulların bir getirisi olarak 2012 yılında çalışmalarına başladığımız “eğlenİŞ” fikri, birçok açıdan büyük önem taşıyordu. Çünkü uzmanlaştığımız sanatsal araçların kurumsal dünyanın ihtiyaçları doğrultusunda yeniden yapılandırılacağı ve bu doğrultuda üretilen tasarımların sektörel olarak karşılık bulacağı fikri günümüz Türkiye’si için çok ileri görüşlü bir bakıştı. Bu bizi çok heyecanlandırdı ve eğlenİŞ İletişim Tasarımı ve Sanatsal Danışmanlık Hizmetlerini kurmaya karar verdik.

 

EğlenİŞ, projesi hangi fikir ve ihtiyaçlar doğrultusunda ortaya çıktı?

Avrupa’da yaygın olan fakat Türkiye’de yeni yeni keşfedilmeye başlanmış olan “sanat yoluyla eğitim” özünde tiyatro, dans, performans ve drama barındırıyor. Bu disiplinler eğlenİŞ’in kurucu kadrosunun eğitim aldığı ve uzmanlaştığı disiplinlerdi zaten.  Şirketlerin ve üniversitelerin yaygın olarak uyguladığı sözlü anlatıma dayalı eğitim yöntemleri kalıcı öğrenme konusunda yetersiz kaldığı için alternatif eğitim yöntemlerine ilgi de her geçen gün artıyor çünkü içinde bulunduğumuz çağ katılımcı modelleri dayatıyor. eğlenİŞ’in kurucu ortakları olan Şirin Öten ve Erdal Baran Şahin ile yaptığımız çalışmalarda bu fikri en iyi şekilde anlatmak için ağustos böceği ve karınca hikâyesinden esinlenerek, iş dünyasının çalışan karıncalarıyla, sanat dünyasının eğlenen ağustos böcekleri arasında kurulan bir iş birliğinin verimliliği arttırılabileceğine inandık. Çünkü sanat bireyde deneyimler yoluyla kalıcı etkiler bırakabilme gücüne sahipti. Türkiye’de bu alanda çalışmalar henüz çok kısıtlı bu anlamda iletişim tasarımı kavramına da kendimizce farklı bir anlam kazandırmaya çalıştık. Birlikte çalıştığımız kurumların müşterisiyle ya da personeliyle kurmak istediği iletişimi, sanatın araçlarıyla yeniden tasarladığımız için yaptığımız işe “İletişim Tasarımı ve Sanatsal Danışmanlık Hizmetleri” adını verdik. Çünkü kurumlar çalışanları ve müşterileri için her zaman etkili ve güçlü araçlara ihtiyaç duyuyorlar ancak özellikle ülkemizde sanatın somut karşılığı olmayan bir boş zaman aktivitesi olarak görülmesi, kurumsal dünyanın sanat ile ilişkisini olumsuz anlamda etkilemiş durumda.

 

Sıra dışı atölyeler tasarlıyor

Biz sanatın aslında bireylerin gelişiminde ve eğitiminde kullanılabilecek çok güçlü bir araç olduğunu fark ettik ve bu iki alan arasında bir köprü kurmayı hayal ettik. Bu yanıyla da kurulduğumuz günden beri sadece bir şirket gibi değil aynı zamanda bir platform gibi hareket ediyoruz. Sanatın herhangi bir alanında uzmanlaşmış nitelikli tüm sanatçılara kapımızı açtık. Onların uzmanlaştığı alanlardaki deneyimlerinin iş yaşamında nasıl bir ihtiyacı karşılayacağına dair uzun çalışmalar yürütüp yeni ve sıra dışı atölyeler tasarlıyoruz. Uzun vadede çok daha geniş bir sanatçı ağına sahip olacağımızı da gördük çünkü ilgi çok büyük.

 

Çalışanların hayatına sanat katarak, şirketlerin verimini artırmayı hedefliyorsunuz. Bunu yaparken nasıl bir yöntem kullanıyorsunuz?

Öncelikle müşterilerimizin ihtiyaçlarını analiz etmek bizim için büyük önem taşıyor. Onların ihtiyaçlarını doğru anladığımızda elimizdeki sanat disiplinleriyle bu ihtiyaçları karşılayabilecek tasarımlar yapmaya başlıyoruz. Yaptığımız tasarımlar müşterimizin ihtiyacına göre şekillendiğinden çok çeşitlilik gösterebiliyor ve o firmaya özgü bir tasarım halini alıyor. Örneğin departmanlar arası iletişim kazalarının sıkça yaşandığını ve verimin bu yüzden düştüğünü tespit ettiğimiz bir müşterimize kontak dans ile doğaçlama, birimler arası kısa film çalışması gibi birçok farklı sanat alanlarından beslenen çalışmalar önerebiliyoruz. Sanat izleyici ya da alımlayıcı olanlar için bir sonuç, ancak icra eden için aslında birçok kazanımı içinde barındıran bir süreç. Bu yüzden çalışanların bu sürece dahil edilmesi, onlarda bir çok farklılık ve farkındalığın oluşmasına sebep oluyor. Üstelik bizim tasarladığımız sanatsal süreçler hem sanatı icra edenin her koşulda edineceği kazanımlara ulaşmayı, hem de tespit ettiğimiz ihtiyaçların giderilmesine yönelik örtük kazanımlara ulaşmayı hedefliyor. Bu yüzden de çalışanlar katıldıkları sanatsal çalışmalarda edindikleri deneyimleri iş yaşamlarına nasıl aktarabileceklerine dair ipuçlarını rahatlıkla edinebiliyorlar. Tasarımlarımızı yaparken en çok bir sanatsal deneyimin iş yaşamındaki hangi durum ya da durumlarla örtüştüğünün anlaşılır olmasına özen gösteriyoruz.

 

İş hayatının profesyonellerine sanatla eğitim veriyorsunuz, eğitimleriniz hangi konu ya da alanlarda yoğunlaşıyor?

Aslında tüm sanat disiplinleri bizim için ihtiyacı karşılayacaksa bir araca dönüşebiliyor. Örneğin çalışanların yaptığı işte duymak, farklı sesleri ayırt edebilmek bazen büyük önem taşıyabiliyor ve bu durumlarda müzikle ilgili sanatsal çalışmalar bizim için öncelikli oluyor. Ya da çalışanların bir biriyle uyum içinde olması gerekiyorsa dans tasarımlarımızın merkezinde olabiliyor. Ancak buna rağmen en çok “Tiyatro” ve “Drama” alanından beslendiğimizi söyleyebiliriz. Tiyatro ve tiyatronun teknikleri insana dair olan her şeyin yeniden ele alınmasına, “mış gibi” yaparak deneyim kazanmaya olanak sağladığından bizim için de vazgeçilmez bir zenginlik sunuyor.

 

Şirketlerin organizasyon ihtiyacını nasıl belirliyorsunuz?

Bazen bu ihtiyacı zaten yöneticiler belirlemiş oluyor ve bize aktarıyor. Ama biz çalışanlarla sohbetler etmeyi sahada gözlemler yapmayı önemsiyoruz. Çünkü çalışanların gözünden görmedikçe onlarla temas kurabilecek iletişim yolunu bulmamız mümkün olmaz. Bu da yapacağımız çalışmaların samimiyetini ortadan kaldırır ki bunu hiç istemeyiz. Bunun dışında çalışanların ihtiyaçlarını tespit etmeye yönelik tiyatral çalışmalarımız da olabiliyor. Bazen bir tıkanıklığın kaynağı görünenden çok başka olabiliyor ve böyle durumlarda bizim çalışmalarımız oldukça iş görüyor. Genellikle tespit edilen ihtiyaçları gidermek için birçok yola başvurmuş ancak düşündükleri sonucu alamamış yöneticilerle karşılaştığımızda bizim kendi aramızda adına “Tiyatral assesment” adını koyduğumuz yöntemi öneriyoruz. Yani aslında bu bir “yaratıcı drama” atölyesi, drama atölyeleri rol kalkanı içinde herkesin özgürce fikrini söyleyebileceği bir zemin yaratabildiğinden, genellikle bu atölyeye katılan çalışanların ihtiyaçları atölyenin sonunda görünür oluyor.

 

Sanatla eğitim verdiğiniz ve motivasyonu yükselttiğiniz kurumlardan nasıl geri bildirimler alıyorsunuz? Yürüttüğünüz faaliyetler bir çalışanın gündelik hayatına nasıl dokunuyor?

En sevdiğimiz geri bildirim “Hiç böyle bir deneyim yaşamamıştım” şeklinde oluyor. Sanat, sanatı icra edene onu alımlayandan çok daha büyük bir haz verir çoğu zaman. Bunun dışında iş yaşamında karşılaştığı bazı durumları yaptığımız çalışmalarla ilişkilendirenler ve o duruma artık başka bir gözle baktığını söyleyenler çok sık oluyor. Bizim atölye çalışmalarımızda çalışanların iş yaşamında sıkça karşılaştıkları durumlara yabancılaşmalarını, yahut ona başka bir farkındalıkla bakmalarını sağlayacak bir çok çalışma yer alıyor. Aldığımız geri bildirimler doğrultusunda bunun çalışanlara çok iyi geldiğini görüyoruz. Örneğin toplarla oynadığımız bir oyunla iletişim tanımlamaları yaptığımız bir atölyeden sonra, atölye katılımcılarından biri gündelik yaşamına döndükten sonra bu atölye çalışmasını taşımış, bir sonraki karşılaşmamızda “Topları hiç yere düşürmüyorum valla, gözüne gözüne baktım herkesin” şeklinde bir yorumu olmuştu ve biz bu tip yorumlardan büyük keyif alıyoruz. Bunlar bizim işimizin sağlaması gibi.

 

“İş yerlerini daha eğlenceli bir hale getirmek istiyoruz”

Önümüzdeki dönemlerde neleri hedefliyorsunuz?

Tabi ki ilk hedefimiz yaptığımız işi daha iyi anlatabilmek. Eğer biz işimizi daha çok kuruluşa daha doğru şekilde anlatmayı başarırsak, eminiz ki birçok büyük ve uzun vadeli işlere imza atabiliriz. Çünkü amacımız salt motivasyon üzerine kurulu değil. Sayısı milyonlara ulaşan çalışanların hayatlarının 3/2 sini geçirdiği iş yerlerini, daha verimli ve eğlenceli hale getirmek istiyoruz. Bu uzun bir yolculuk ve birçok zorluğu var. Takdir edersiniz ki artık yeni kuşaklar birçok farklı alanda birikim yapıyor; çünkü bu birikimi daha keyifli işlerde çalışabilmek için yapıyorlar. Bu iş ortamlarını sağlamak aynı zamanda da yaratıcı personeller var edebilmenin birçok parametresi mevcut.

eğlenİŞ, kurumlara uzun soluklu bir “İletişim Tasarımı ve Sanat Danışmanlığı” hizmeti vermek niyetindedir. Çünkü kurumların kendi vizyonları çerçevesinde ideal üretimi sağlayabilmeleri için hem çalışanlarına hem de müşterilerine yönelik gerçekleştirdikleri etkinliklerini, bütünsel bir bakışla, uzun vadeli bir tasarımın içine oturtturulması gerekliliği doğmuştur. Bilindiği gibi şirketlerin yönetim ve personel toplantıları, ürün lansmanları, kongre ve fuarlar gibi birçok etkinlik ayakları var. Bu organizasyonlarda genellikle sanat temelli çalışmalar daha sonradan dâhil ediliyorlar. Bu durum da organizasyonun temel kazanımlarına uygun nitelikte icraların çıkmasına engel olurken, etkili olan sanatsal bu araçların da işlevsiz kalmasıyla sonuç bulabiliyor. Bu gerekçe ile eğlenİŞ, yaratıcı, sanatsal ve eğitsel ayakları güçlendirilmiş yapısıyla, gerçekleştirilecek etkinliklerde şirketler, organizasyon firmaları ve eğitim danışmanlık şirketleriyle ortak bir platformda çalışmalar gerçekleştirmeyi hedefleyen bir firmadır.

 

Eklemek istedikleriniz varsa lütfen belirtiniz.

Öncelikle böyle bir platformda kendimi ve eğlenİŞ’İ anlatma şansı bulduğum için çok mutlu olduğumu söylemek isterim. Bu şansı bizlere sunan tüm BİLGİ VİTAE ailesine çok teşekkür ederim.

Powered by Openmedia