Merve Öztopaloğlu Küçükel: “Bilgi ailesi büyük bir güç”

Merve Öztopaloğlu Küçükel Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu genç bir siyasetçi. Beşiktaş Belediyesi Başkan Yardımcılığı görevi yapan Küçükel, hayatını ve kariyerini ihtiyaç sahiplerine yardım etmek üzerine kurmuş. Şimdilerde belediyeciliğin tüm imkanlarını yine insanlara yardım için kullanıyor. Eğitiminizle başlayalım isterseniz

Ayazağa Işık Lisesi’ni bitirdim, İlkokuldan beri idealim siyasal bilimler ya da hukuk okumaktı. Siyasal olmayınca, İstanbul’da okumak istediğimden Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni tercih ettim ve oradan mezun oldum.

            Neden BİLGİ’yi tercih ettiniz?

Temel sebep akademik kadrosuydu. Ailem açısından da Belgin Erdoğmuş’un BİLGİ’de oluşu çok önemliydi. Bir de o dönem Murat Karayalçın ders veriyordu, bizim sevdiğimiz bir büyüğümüz olduğu için ona danışmıştık, o da BİLGİ’yi önerince ikinci bir tercih yazdırmadılar bana zaten.

            BİLGİ’li olmak size ne kattı? Beklentileriniz neydi?

Hukuk eğitimi açısından bütün beklentilerimi karşıladı. Bence BİLGİ gibi bir okulda okumanın avantajı ne derseniz, çok değerli insanlarla, çok önemli hocalarla birebir görüşebiliyor olmak, derim. Sosyal iletişim becerileri için de büyük avantajları var, bir de zaman ayırabilirsen kendine değer katabileceğin kulüpler var, bunun dışında örneğin bir ders için Boğaziçi Üniversitesi sosyoloji öğrencileri ve biz BİLGİ hukuk öğrencileri Gazi Mahallesi’ne gitmiştik, oradaki ihtiyaç sahibi kadınlarla görüşmeler yapmıştık, muazzam bir çalışmaydı.

            Sizin aktivist yanınız o günlerde kendini göstermeye başlamış…

Benim içimde hep vardı zaten, liseden beri sivil toplumda çalışmıştım, üniversitede de tüm fırsatları değerlendirdim.

            Mezuniyetten sonra kariyeriniz nasıl devam etti, politikaya nasıl başladınız?

Babam çok uzun seneler politikayla uğraştı, ben 18 yaşıma girdiğimde doğum günümde bana “n’aparsan yap ama bir siyasi partide ol” demişti. Sonra o karışmadı, ben tüzüklerini okudum, programlarına baktım. O dönem kendime en yakın bulduğum Cumhuriyet Halk Partisi’ydi. Zaten Beşiktaş’ta oturuyordum, Beşiktaş ilçeye üye oldum, onun devamında biraz çalıştık, sonra üniversiteye başladım. 2010’da ilçe yöneticisi seçildim, iki yıl ilçe başkan yardımcılığı yaptım. 2012’de yine il kongresinde il başkan yardımcılığına seçildim, iki yıl da orada görev yaptım. Sonra 2014’te yerel seçimler öncesi, şu anki belediye başkanımızın açıklanması ve seçim çalışmalarına başlamasıyla onunla beraber seçime girdim, meclis üyesi oldum. Sayın Belediye Başkanımızın takdiriyle, şimdi de başkan yardımcısı olarak buradayım.

            Hukuk eğitiminizin şu anki pozisyonunuza nasıl bir katkısı oluyor?

Hukukun bence her şeye katkısı var. Özellikle siyasette bana göre ne kadar başarılı siyasetçi varsa çoğu hukukçudur. Hem analitik hem realistik düşünebiliyorsun; mevki, makam ve vazifelerinde daha doğru analizler yapabiliyorsun. Bir de hayatın her aşamasında kişiyi daha olgun kılıyor bana göre. Eylemlerin sebebini sonucunu ardını arkasını düşünüyor insan, yorum yapabiliyor. Şöyle anlatayım, hukuk aslında kesinlikle ezber değil, ben hiç ezberleyebilen biri değilim, hukuk bana göre tamamen mantık, zaten ezber olsa sınava kanunla girmezsiniz ama hukuk fakültesinde kanun kitapçığıyla girersiniz sınava. Sonuçta onu okursun anlarsın yorumlayarak olaya adapte edersin. Hayat da hep bir olaylar silsilesi, doğru yorumlayabilirsen haklıyı haksızı ayırabilirsen adaletli ve düzgün yaşayabiliyorsun bence en büyük katkısı bu.

            Biraz belediyecilikten bahsedersek, neler söylersiniz?

Çok güzel bir alan bence. Şöyle ki normalde bireysel olarak ya da bir sivil toplum kuruluşunda birilerine yardım etmek için çalışıyorsun, oysa buradaki güç sana kamunun gücünü bu sınırlar içinde yaşayan insanlara yardım etmek onların ihtiyaçlarını karşılamak olarak veriyor. Benim yetkimde olan müdürlüklerim hep bu işlerle ilgili, zaten bu özel isteğimdi. Sosyal yardım, sağlık, insan kaynakları, hukuk ve bilgi işlem, şu anda ben bu beş müdürlükle ilgileniyorum. Hukuk ve Bilgi işlem belediyenin içiyle ilgili, fakat sağlık ve sosyal yardım müdürlükleri tamamen Beşiktaş’ta yaşayan herkesin ihtiyaçlarına odaklı ve tabii dezavantajlı grupların ihtiyaçlarına da özel önem veriyor. Beşiktaş Belediyesi çok duyarlı bir belediyedir. Önceki dönem başkanımız çok başarılı projeler yapmıştı biz de üstüne hergün başka bir şey kattık yeni başkanımızla beraber. Örneğin yaşlılarla ilgili aklınıza gelebilecek her şey… Evlerine gidiyoruz, temizlik, kuaför ve basit onarım ekibimiz var. Ekip yaşlılarımızın tırnaklarını, saçlarını kesiyor, o sırada evi temizlenirken diğerleri ampulünü değiştiyor, perdesini asıyor. Mesela sosyal alarm diye bir buton var, bu geçmiş dönem başlamış bir proje başkanımız  döneminde cihaz sayısını 500’den 2000’e çıkardık. Bu basit bir cihaz, üç düğmeli, birinciye basarsa onun önceden kayıt ettirdiği yakınını arıyor. İkinciye basarsa belediyenin çağrı merkezine otomatik bağlanıyor ve ambülans mı yemek mi doktor mu neye ihtiyacı varsa onu söylüyor. Üçüncü çağrıysa direkt acil, itfaiye, ambülans neyse direkt ona gidiyor. Banyoya girerken bile bileğine takabileceği bir aparatı var. Engelliler için engelli koordinasyon merkezimiz var, orada her türlü kurs, engelli hakları için özel avukatlar, diyetisyenler, psikologlar var. Mesela şu an kamptalar, yeni dönecekler. Yazın yaz kampları var, çocuklar için yine kültür kamplarından derslere kadar hepsi devam ediyor. Kültürün başkenti diyoruz biz Beşiktaş’a. Çünkü her gün sinema, tiyatro, park buluşması, festival, farklı farklı bir sürü etkinlik oluyor… Sağlık, evde bakım. Şu an Beşiktaş’ta oturan herhangi biri herhangi bir saaatte istediği tedaviyi evinde görebilir, bir telefonla çağırabilir. Kriterimiz yalnız yaşıyor olması ya da dezavantajlı ve yardıma muhtaç olması, onun dışındakiler zaten kendi ihtiyaçlarını kendileri görebiliyolar. Aşağıda,belediyemizin  girişinde çocuk ağız diş kliniği var, 4-14 yaş arası, Beşiktaş’ta oturan ya da okuyan her çocuk ultra teknolojik ve son derece modern bir klinikte bütün diş tedavilerini yaptırabiliyor, bu her çocuk için geçerli ve ücretsiz elbette. Beşiktaş Belediyesinin iki kreşi vardı,geçen sene üçüncüsü olanTürkan Saylan Gündüz Çocuk Bakımevi’ni açtık, şimdi önümüzdeki günlerde dördüncüyü açıyoruz:Tarık Akan Gündüz Çocuk Bakımevi.Yine geçtiğimiz sene Beşiktaş’ta okuyan, oturan Üniversite öğrencilerimiz için Öğrenci Çamaşırevi’ni açtık, burada çamaşırları yıkama ve kurutma makinelerinde işlem görürken gençlerimiz kablosuz internet hizmetinden ve mekandaki kütüphaneden yararlanarak çay,kahve içip arkadaşlarıyla sosyalleşebiliyorlar. Ve inşallah yıl bitmeden Beşiktaş’ın tamamına ücretsiz hizmet verecek olan,yaşlılarımızı evinde alıp getireceğimiz yataksız ama tam donanımlı hastanemiz hizmete girecek… Veterinerlik hizmetleri çok ciddi çalışıyor. Önümüzdeki haftalarda yeni kısırlaştırma merkezinin açılışını yapacağız, çok güzel bir merkezimiz oldu. Tabii zaman zaman yasalarla biraz sıkışıyorsun yani büyükşehirin bizim ve vatandaşların hassasiyeti… ama bizim belediye başkanımız hayvanları çok seven bir lider, dolayısıyla çok hassas ciddi bir çalışma var o konuda. Birçok hayvasever dernekle işbirliğimiz var. Restoranlarla işbirliğimiz var, yemek artıklarını o derneklerle birleştiriyoruz, belirli yerlerde paylaşıyorlar ama hala yasal düzenlemeler sebebiyle hayal ettiğimiz noktada değiliz. Yine de her gün birşeyler katmaya çalışıyoruz. Gece gündüz hizmet vermeye çalışıyoruz. Özellikle ısırma vakalarında hem vatandaşa zarar gelmesin hem de vatandaştan hayvana zarar gelmesin diye “acil müdahale” ekiplerimiz var, 24 saat görev başındalar. Veteriner İşleri Müdürlüğü çok hassas bir birimdir, çok iyi çalışır. Uzun zamandır beklediğimiz ama hala neticelenmeyen Ayazağa’daki bir ormanın içinde büyük bir yer talep ettik biz, Orman Müdürlüğü onu bize verirse orayı açık bir barınak yapacağız. Gelen şikayetlere göre, orada doğal ortamında tedavilerini yapıp orada barındıracağız istenmeyen hayvanları. Hatta belki çocuklar için oyunlar organize edip onları götürüp getireceğiz. Bazı mahallelerimizde çok ciddi birikimler var, vatandaş da zorluk yaşıyor. Ayazağa doğal bir park olacak, çok güzel olacak.

            Beşiktaş Belediyesi’nin diğer belediyelerden farkı nedir? Belediyeniz dünya ölçeğinde nerede?

Beşiktaş Türkiye’nin gözbebeğidir. Seçildiğimiz günden itibaren Başkanımız “Türkiye’nin yükseleni” diye bir marka koydu ve biz bunu herkesin bildiği bir yere taşıdık diye düşünüyorum. Vatandaş açısından da çok özel bir yerdir Beşiktaş. Çünkü eğitim seviyesi çok yüksek, ekonomik durumu çok iyi, nüfusu da yaş olarak belirli bir çizginin üzerinde bir ilçe fakat öte yandan üniversitelerin merkeziyiz, ikamet edilmese de biz 200 bin nüfüsla günde 2 milyonu ağırlıyoruz. Bunun nereden baksanız 800-900 bini öğrenci, hem gençlere hem yaşlılara hitap etmemiz gerekiyor. Bunu becerebilen, canlı bir belediyeyiz. Sosyal alarm olarak bahsettiğim cihazın ilk kullanıldığı belediye Beşiktaş Belediyesi’dir. Şimdi Türkiye’de ve yurtdışında yapan belediyeler var, ama belediye olarak ilk alan burasıdır.       

            Sizin siyasette hedefiniz nedir?

Benim şöyle özel bir anım var, babam bana siyasete ilk başladığım zamanlarda “sakın aday olma, aday gösterilmen lazım, o zaman kıymetli” demişti ben de onu dinledim, zaten aday olma talebinde bulunmama gerek kalmadı. Çok çalıştım, kısmet oldu, listede yer aldım. Biraz kısmet, biraz şans, biraz kadın olmak, genç olmak, hukukçu olmak aslında. Bunlar hep güzel artılar oldu benim siyaset hayatımda. O  yüzden şimdiki en büyük hedefim, 5 yıllık görev süremiz dolana kadar kalan süreyi layıkıyla her gün üstüne bir şeyler katarak bitirebilmek, ondan sonrası nasip… nasıl ilerleriz göreceğiz.

            Kendinize kimleri örnek alıyorsunuz?

Babam Hami Öztopaloğlu. Onun dışında ben çok büyük bir ailenin üyesiyim, Topaloğlu Ailesi’nin. Vakıfımız var ve ailenin takdiriyle başkanlığını ben yapıyorum. Ailemizden çıkmış çok kıymetli bir siyasetçi Köksal Toptan var.Ne mutluki böyle partiler üstü olduğunu düşündüğüm bir siyasi isimle aynı ailedeyim ve hep danışabiliyor tecrübelerinden faydalanabiliyorum, kendisi siyasette örnek aldığım isimlerden biridir. Yine Bilgi Üniversitesi ailesine katılmamda en büyük etken çok değerli hem siyaset büyüğüm hem aile büyüğüm Sayın Murat Karayalçın ve yine aynı şekilde hem siyasi olarak hem çok sevdiğim dostumun babası bir büyüğüm olarak Sayın Hikmet Çetin. Bu üç isim benim birebir tanıma şansına nail olduğum, her şeyi değerlendirme fırsatı bulduğum, bir siyasetçinin her zaman devlet adamı olmayı bilmesi gerektiğini ve onurlu duruş sergilemesi gerektiğini öğrendiklerimdir.

 

            Görev aldığınız başka STK’lar var mı?

Ben Nişantaşı rotaract’tım, şimdi Nişantaşı Rotary Kulübü’nün üyesiyim, orada rotaryenliğe devam ediyorum. Aile vakfımız var, ona başkanlık ediyorum. Topaloğlu Vakfı bir aile vakfı, Türkiye’nin en kalabalık ailesi. Çeşitli soyadlarından oluşan bir aile. Aile önemli bir güç. Ben soyadımdan çok büyük onur duyuyorum, benden sonraki jenerasyonun da o keyfi yaşamasını istiyorum, çok kıymetli bir soyadı. Bunlar dışında aktif üyeliğim yok ama Türk Eğitim Vakfı, Tema, Kızılay gibi her birinizin üye olması gerektiğini düşündüğüm STK’larda pasif üyeliğim devam ediyor, hepsine destek olmaya çalışıyorum.

            BİLGİ’de geçen unutamadığınız bir anınız var mı?

Hazırlık ya da birinci sınıftaydım, o zaman rotaract’tım ve bir tiyatro kulübü BİLGİ’nin tiyatro kulübüyle biraraya geldi. Güzel bir oyunları vardı. Bir arkadaşımızın babasının işyerinin önündeki bekçinin oğlu lösemiydi ve para toplamamız lazımdı. Biz o tiyatro kulübünü parasız oynamaya ikna edene kadar bayağı uğraştık, sonuçta sağolsunlar destek verdiler, okul da salonu verdi. Ondan sonra bilet satıp para toplamamız lazım, ilk haftalar devam ediyoruz herkes tamam diyor fakat bilet alan yok. Müthiş bir stres, çocuk da ailesiyle gelecek, heyecanlıyız, e tabii dekor parası lazım falan derken üç hafta karın ağrıları yaşadığımız bir dönemdi. Son gün aslında satılan bilet sayısı ağlanacak kadar azdı fakat tiyatro günü, salonun tüm koltukları doldu, ekstra sandalye taşıdık hatta. O salon hıncahınç doldu ve yüzde doksanı okulun öğrencileriydi. Tanıdık tanımadık bütün öğrenciler gelmişti ve belki biraz da misafir vardı. Çok duygulandığım bir olaydır, çok güzel bir oyundu. Sonrasında o çocuk sağlıkla büyüdü. Hayattaki en büyük başarılarımdan biriydi benim için ve ben hala öyle görürüm bu olayı. Bence BİLGİ’deki en güzel anım buydu.

Mezunlara tavsiyeniz ne olurdu?

Ben liseyi bitirdim, STK’larda çalışıyordum. O dönem arkadaşlarım benimle dalga geçerdi, ben “toplantım var” dedikçe, “sen de aman ne kadar önemli insansın” derlerdi. Sonra hayat ilerledi, büyüdük; ondan sonra bana dediler ki “keşke biz de bir şeylerin içinde yer alsaydık da, biz de bir şeyler diyebilseydik”. Şunu söyleyebilirim, hayatın içinde olmak için kendi ilgi alanlarına uygun sivil toplum kuruluşlarıyla iletişimde olmak bence insana çok şey katıyor. İkincisi hayatta inandığım en büyük güç , hem siyasette hem iş dünyasında gerçekten sosyal çevrenin gücüdür. Dolayısıyla BİLGİ ailesi gibi önemli bir ailede mezunların çok daha fazla iletişim içinde olması lazım. Birbirimize faydamız olacağı gibi, ihtiyaç sahiplerine de fayda sağlamalıyız. Dünyanın her yerinde en büyük güç bu, baktığınız zaman üniversite kulupleri, mezun birlikleri dengeleri değiştirebilecek güçlere sahipler, BİLGİ ailesinden de böyle bir şey çıkabilir. Bu konuda çalışanları biliyorum, mesela Doğuşcan Oto. Biz onun sayesinde her şeye iştirak ediyorduk, bilgi sahibi oluyorduk, ben bildim bileli bu işlerle ilgilenir o. Çok büyük emeği var, çok daha iyi hale de gelecektir.

Powered by Openmedia