BİLGİ, İK’da uzmanlaşmak isteyenleri bekliyor

Doğru çalışanı doğru işe çekmek, bağlılık ve sadakat yaratmanın giderek zorlaştığı günümüzde, insan kaynakları departmanlarının önemi giderek artıyor. Şirketlerin bu alandaki ihtiyaçlarını karşılamak isteyen BİLGİ, İnsan Kaynakları Yönetimi Yüksek Lisans Programı ve Örgütsel Psikoloji Yüksek Lisans Programı ile uzman İK’cılar yetiştiriyor.
İş yapma alışkanlıklarının ve teknolojinin değişmesiyle, yönetim meseleleri daha karmaşık hale geliyor. Yeni kuşakların iş hayatına katılımı insan kaynaklarını doğrudan etkiliyor. Teknolojinin, gelişmenin en doğal sonucu olarak işletmelerde otomasyon hızla artıyor. Bu gelişime paralel, insana olan ihtiyacın azaldığı düşünülse de tam aksine kalifiye, yaptığı işe, kurumuna bağlı insan ‘kaynağına’ ihtiyaç gitgide artıyor.

Uzmanlar, işletmelerde geçmişten günümüze İK anlayışının çeşitli evrelerden geçtiğinden bahsediyor. Günümüzde işletmelerde İK uygulamalarının sadece yapmış olmak için yapıldığı “vitrin” evresinden, bu uygulamaların işletmeler için önem taşıdığı “stratejik” İK evresine geçildiği söylenebilir. Özetle, günümüzde İK uygulamaları artık işletmeler için stratejik önem taşıyor.

Bu süreçte ülkemizdeki üniversitelerde sosyal bilimler alanında ve özellikle de işletme lisans programlarında İK yönetimi eğitimi veriliyor. Fakat uzmanlara göre İK’nın her bir fonksiyonu farklı uzmanlıklar gerektiriyor. Bu nedene tüm bu fonksiyonlara hakim olabilmek için yüksek lisans seviyesinde eğitim almak gerekiyor. Bu açıdan değerlendirdiğimizde Türkiye’de hatırı sayılır sayıda insan kaynakları yüksek lisans programı bulunmadığı belirtiliyor.

 

Kuşak çatışmasının önünü kesmek için doğru İK stratejileri

Bu gelişmeler çerçevesinde insan kaynaklarının önemini gören, insan kaynakları alanının iş hayatına etkisini fark eden İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin İnsan Kaynakları Yönetimi Yüksek Lisans Programı ile Örgütsel Psikoloji Yüksek Lisans Programı, iş dünyasının bu alandaki ihtiyacını karşılıyor. İnsan Kaynakları Yönetimi Yüksek Lisans Programı Direktörü Yrd. Doç. Dr. Deniz Kantur, şu an işletmelerde üç kuşağın birlikte yaşadığını belirterek, “Birinci kuşak ‘babyboomer’ (bebek patlaması) olarak bilinen yaklaşık 1947-1964 arası doğumlu çalışanlar, ikinci kuşak ‘X kuşağı’ olarak bilinen 1965-1979 arası doğumlu çalışanlar, üçüncü kuşak ise ‘Y kuşağı’ olarak bilinen 1980-1999 arası doğumlu çalışanlardır.  Bu üç kuşağın etkili ve verimli bir biçimde birbirlerini anlayabilmesi ve çalışabilmesi noktasında problemler yaşanıyor” diyor.

Özellikle babyboomer jenerasyonunun “ki bu jenerasyonun tüm organizasyonel hafızaya sahip kurum bağlılığı çok yüksek ve sağdık çalışanlardan oluşuyor”, ‘Y kuşağı’ ile olan çatışmalarının bir çok işletmelerde önemli bir sorun haline geldiğine değinen Kantur, bu konuda şunları söylüyor: “Son zamanlarda yapılan çalışmalar, 1990 sonrası doğanları ‘Z kuşağı’ olarak nitelendiriyor ve bu kuşağında yavaş yavaş iş dünyasına girmesiyle kuşaklar arası iletişimin ciddi bir yönetim gerektirdiğini vurguluyor. Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda doğru çalışanı doğru işe çekme ve özellikle bağlılık ve sadakat yaratmanın giderek zor olduğu yeni kuşaklarda bu olguları geliştirebilme İK’nın en öncül görevi olmuş ve bu uygulamaların önemini arttırmıştır.”

Bu koşullarda, yönetim ve organizasyon alanında dünyada ve ülkemizde tüm gelişmeleri yakından takip eden BİLGİ’nin İşletme Bölümü, İK’nın artan önemini fark edip 2008 yılında ilk öğrencilerini alarak İnsan Kaynakları Yönetimi Yüksek Lisans programını kurdu. “Amacımız İK’nın tüm fonksiyonlarını hem akademik hem de uygulamalı olarak öğretebilmek. Ayrıca İK’nın artan stratejik önemi ile birlikte işletmelerde İK uygulamalarına hakim başarılı yöneticiler yetiştirmeyi hedefliyoruz” diyen Kantur, programla ilgili şu bilgileri veriyor:

“Program toplam on ders ve bir projeden oluşuyor. Bu on dersin yedisi zorunlu üçü ise seçmeli derstir. Zorunlu dersler kapsamında motivasyon, takım çalışması, liderlik gibi temel konuların işlendiği bir örgütsel davranış dersi, İK’nın stratejik önemini anlamlandırabilmek adına strateji ve insan kaynakları yönetimi dersi, mevzuat ve uygulamaların detaylandırıldığı iş hukuku dersi ve araştırma yönetmeleri dersi bulunuyor. Ayrıca İK’nın planlama, seçme ve yerleştirme, eğitim ve geliştirme, performans yönetimi ve ücretlendirme fonksiyonlarının detaylandırıldığı üç zorunlu dersimiz var. Seçmeli derslerimizde ise amacımız öğrencimizin kişisel gelişimlerine de fayda sağlayabilecek ders seçenekleri sunmak. Bu kapsamda koçluk, İK ve algı yönetimi, sosyal sorumluluk, İK yöneticileri için finans, liderlik ve iletişim gibi dersler veriliyor. Ayrıca programımız Örgütsel Psikoloji Yüksek Lisans programı ile de işbirliği içinde olduğundan, o program kapsamında sunulan sosyal psikoloji, yaşam boyu gelişim ve örgütsel değişim ve gelişim gibi dersler de seçmeli havuzumuz içinde yer alıyor.”

 

SHRM tarafından onaylandı

Programın, İK alanında söz sahibi olmak isteyenlerin bir arada olduğu bir program olduğunu dile getiren Yrd. Doç. Dr. Deniz Kantur, uluslararası kuruluşlarda ve Türkiye’nin kurumsallaşmış holding şirketlerinde İK alanında çalışan/çalışmayan ve başarılı bir İK yöneticisi olmak isteyenlerin programda eğitim aldığını ve alabileceğini belirtiyor. “Ayrıca, ekonomimizin çok büyük bir kısmının küçük ve orta ölçekli işletmelerden oluştuğu düşünülürse, bu işletmelerdeki insan kaynakları alanında çalışan ama hem kendini hem de işletmesini geliştirmeyi, hedefleyen adaylarımız için de doğru adres” diye konuşan Kantur, programdan çok büyük kazanım sağlayabilecek bir diğer grubun ise küçük ve orta ölçekli firma sahipleri ve/veya yöneticileri olduğunu vurguluyor.

İnsan kaynakları uygulamalarının önemini anlayabilen ve yeni kuşağın ‘çalışmak isteyeceği’ şirketler yaratabilmek amacında olan İnsan Kaynakları Yönetimi Yüksek Lisans Programı’nı Türkiye’deki diğer tüm İK yüksek lisans programlarından ayıran bir özelliğinden söz eden Kantur, “Bizim programımız, derslerimiz, derslerimizin içeriği “Society for Human Resources Management” tarafından onaylanmış bir programdır. Societyfor Human Resources Management (SHRM) 1948 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde kurulmuş, 160 ülkeden 275 binden fazla üyeye sahip İK uygulamaları ve alanın gelişiminde söz sahibi bir kuruluş. SHRM tüm dünyada sadece 100 İK yüksek lisans programına bu hakkı veriyor. Biz ilk başvurumuzu Mayıs 2011 yılında yaptık ve kabul edildik, 2013 yılında yapılan denetim ile 2016 sonuna kadar geçerli olmak suretiyle tekrar hak kazanmış bulunuyoruz. Bu şu demek: Biz burada insan kaynakları alanında dünyada ne konuşuluyorsa onları konuşuyor ve tartışıyoruz” diyor.

Amaçlarından birinin de İK alanında hem akademik hem de uygulamadaki tüm gelişmeleri yakından takip edip başarılı İK yöneticileri yetiştirmek olduğuna dikkat çeken Kantur, bu anlamda Türkiye’de İK eğitiminin öncüsü olduklarına inanıyor ve bunu sürdürmek istediklerini söylüyor.

 

Örgütsel Psikoloji Programı

BİLGİ’nin İK alanında uzman yetiştiren bir diğer program ise Örgütsel Psikoloji Yüksek Lisans Programı. Programın Direktörü Yrd. Doç. Dr. İdil Işık, programın uzmanlık alanının endüstri ve örgüt psikolojisi olduğunu söylüyor. Bu iki alanın insanların iş ortamındaki davranışlarını farklı boyutlarda ele alarak incelemeye çalıştığını dile getiren Işık, psikolojinin bu uygulamalı alt alanında endüstri psikolojisi ile örgüt psikolojisi arasında, çalışılan konular açısından farklılıklar olduğunu belirtiyor

 

Endüstri psikolojisinin, kurumsal süreçlerde iş analizleri ve tasarımı, iş-insan uyumunu sağlayacak eleman seçim süreçleri, uygun işe yerleştirme, performans yönetimi, ücretlendirme gibi özellikle insan kaynakları yönetimi bölümlerinin fonksiyonlarına hizmet eden alanlarda yöntem ve araçlar geliştirdiğini dile getiren Işık, örgüt psikolojinin ise, özellikle bireysel farklılıklar, sosyal psikoloji, gelişim psikolojisi ve bilişsel psikoloji teorilerini kullanarak, iş ortamındaki insanı anlamak üzere uyarlamalar yaptığını söylüyor.

“Örgüt psikologları bilim insanı-uygulayıcı ortak perspektifinden hareketle, bireyin üretken ve üretkenlik karşıtı davranışları, iş ve örgüte yönelik tutumları, grup dinamikleri ve ekip çalışması, lider-çalışan ilişkileri, iletişim süreçleri ve motivasyonuna dair çalışmalar yapar” diye konuşan İdil Işık, gerek endüstri gerekse örgüt psikolojisinin, insanın çalışma hayatındaki davranış, duygu ve düşüncelerini açıklayan faktörleri bireyin kişisel özellikleri, işin niteliği, örgütün yapısı, örgüt içindeki grup yaşantısının yarattığı dinamikler ve çevresel koşullar açısından analiz ettiğini, çalışma alanı açısından her iki disiplinin birbirlerini tamamladığını, bu sebeple de lisansüstü eğitim programlarının genellikle iki alanı da kapsayacak içeriğe sahip olduğunu anlatıyor.

 

Uluslararası bir program
Ülkemizde endüstri ve örgüt psikolojisi alanında lisansüstü program sayısının halen sınırlı sayıda olduğuna dikkat çeken Işık, özellikle de doktora programlarının, yüksek lisans programlarına göre daha da az olduğunu belirtiyor. Bu eksiklikten yola çıkarak BİLGİ’de 2010-2011 akademik yılında başlattıkları programın, uluslararası müfredatlarla rekabet edebilecek ölçekte, hatta bazı yönlerden daha ileride olduğunu ifade ediyor.

Endüstri ve örgüt psikolojisi alanındaki farkları ve programa başvuran öğrencilerin ilgi alanlarını ve kariyer hedeflerini göz önünde bulundurarak programda iki temel kanal belirlediklerini söyleyen Işık, bu kanallardan birinin tezli ve projeli ayrımı üzerine, diğerinin ise endüstri ve örgüt psikolojisi ayrımı üzerine kurulduğunu dile getiriyor. “Bu kanalların kesişimi ile dört alt program gelişmiş oldu. Akademik kariyerine doktora yaparak devam etmek isteyen öğrenciler, tezli programa yönlendiriliyor. Uygulamalı çalışmanın içinde kalmak isteyenler ise, projeli programı seçiyor. Endüstri ya da örgütsel alana ilgilerine göre de birisini seçebiliyorlar” diyerek programla ilgili bilgi veren Işık, 2013-2014 öğretim döneminde başladıkları bu yapıda, özellikle psikoloji bölümlerinden yeni mezun olan ve İK bölümlerinde iş fırsatı yakalamak isteyen adayların, projeli endüstri psikolojisi programını seçerken; iş deneyimine sahip, farklı lisans programlarından derecesi ve İK deneyimi olan adaylar ise, projeli örgütsel psikoloji alt dalını seçtiğini anlatıyor.

Işık, “Her iki durumda da akademik yönelimi olan ya da gelecekte her ihtimale karşı elimizde doktora yapmak için de bir anahtarımız olsun diye düşünen adaylar tezli programı tercih ediyor. İK profesyonelleri arasında kurumsal yapıdan danışmanlık alanına geçiş yapma planı olan adaylar da programımıza başvuruyor; bu grubun yönelimi sıraladığım dört alt alanın içinde çeşitlilik gösteriyor” diyor.

Özel ya da kamu sektörü, küçük ya da büyük ölçekli, kâr odaklı ya da sivil toplum örgütü özelliğinde her türlü kurumun aslında bünyesinde örgütsel psikolojinin prensiplerini bilen çalışan, yönetici ve uzmanlara, endüstri psikolojisinin geliştirdiği uygulamaları nasıl hayata geçireceği konusunda bütünsel bakışı olan kişilere ihtiyaç duyduğunu söyleyen Işık, bu konuda ise şöyle konuşuyor: “Bu ihtiyacı fark eden İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2010-2011 öğretim yılı güz döneminde Örgütsel Psikoloji Yüksek Lisans Programı’nı başlattı. Henüz çok yeni olan bu programla, ülkemizdeki kurumların bu yöndeki ihtiyaçlarına cevap verecek uzmanlar yetiştirmek isteyen BİLGİ, aynı zamanda, psikoloji bölümlerinden mezun olan adaylar için endüstri ve örgüt psikolojisi alanında iş bulma fırsatı da sunuyor. Mezunlara bu yönde bir kariyer gelişimi için açılım sağlayan Örgütsel Psikoloji Yüksek Lisans Programı, mezunlarına özel sektör, kamu kurumları ve gönüllü kuruluşlarda dahili ve harici danışmanlık hizmetlerini de kapsayan alanlarda kariyere hazırlayan örgütsel ve danışmanlık becerileri sağlıyor.”

 

Yetkinlik yaratan dersler

Programda temel yetkinlik alanları ve yetkinliklerin geliştirilmesini hedefleyen dersler verdiklerini, bu dersleri tamamlayan öğrencilerin çeşitli alanlarda yeterliliklere sahip olmasını beklediklerini anlatan İdil Işık, programın hedef kitlesiyle ilgili şunları söylüyor: “Programın hedef kitlesi; örgüt psikolojisi ve insan kaynakları yönetimi alanlarına ilgi duyan, bu alanlarda kariyer sahibi olmak isteyen, halen bu alanlarda çalışan, kendini teorik ve pratik açıdan geliştirmek isteyen, kurum içi ve dışı danışmanlık yapmayı hedefleyen kişilerdir. Bireyin performansını etkileyen birey, grup ve kurumla ilgili değişkenleri tanımlamak, bu değişkenler arasındaki ilişkileri modellemek ve bu modellerden yola çıkarak hayata geçirilecek sistemlere karar vermek için sistematik bir yaklaşım gerekiyor. Endüstri ve örgüt psikolojisi bu sistematik bilgiyi bize sunuyor. Bu konuda bir altyapı kazanmak isteyen herkes bu program için hedef kitle aslında.”

BİLGİ’nin Örgütsel Psikoloji Yüksek Lisans Programı’nı, benzerlerinden ayıran özelliklerden de söz eden Işık, programın farklı yönelimlere cevap verebilmesinin güçlü yönlerinden biri olduğunu belirtiyor. Uluslararası programlarla karşılaştırıldığında, çok önemli bir farkın da bu dönem başlattıkları üç ders olduğunu ifade eden Işık, “Yeni olan Örgütlerde Bilişsel Süreçler, Örgütlerde Duygusal Süreçler, Örgütlerde Yaşam Boyu Gelişim ve Yaşlanma dersleri özgün teorik içeriklere sahip, bilişsel psikoloji, gelişim ve yaşlanma psikolojisi ve klinik psikoloji uzmanlık alanlarının ve bu alanlardaki bilgi birikiminin iş ortamındaki insana uyarlanmasını içeriyor. Öğrencilerimiz bu dersleri çok heyecan verici buldu ve bu alanlardan beslenen araştırma ve danışmanlık projelerine adım atmaya başladı. Bu konulardaki derslere ulusal ya da uluslararası programlarda pek rastlamıyoruz. Akademik anlamda da bu konulara dokunan bağımsız çalışmalar olmakla birlikte, bu konu başlıklarının şemsiyesi altındaki çalışmalar kısıtlı diyebilirim. Örneğin, nüfusun yaşlanması Türkiye için de giderek önem kazanıyor. Bunun işgücüne yansımaları endüstri ve örgüt psikolojisi bakışından değerlendirilebiliyor” diye konuşuyor.

 

Çalışanlara uygun saatler

Çalışan kitleye yüksek lisans şansı vermek istedikleri için programın derslerinin hafta içi akşam ve cumartesi günleri olmasının da farklı bir yönleri olduğunu düşünen Işık, bu konudaki görüşlerini şöyle paylaşıyor: “Diğer taraftan, karma eğitim yöntemiyle yüzde 50’si online yüzde 50’si sınıf içi uygulanan derslerimiz de var. Karma dersler tüm programda maksimum 12 kredi ile alınabiliyor. Bu da öğrencilerin ulaşımda kaybedilen zamanı azaltmaları için avantaj yaratıyor. Ancak bu dersler ödevler ve uygulamalarla iş yükü yüksek dersler. Kimi zaman online derslerin daha kolay olacağı yönünde ön yargılar olabiliyor.

İdil Işık son olarak, programdaki belirli derslerin kendi içinde guruplandırarak sertifika programı haline getirildiğini açıklıyor.

Bu sertifika programlarından, Endüstri ve Örgüt Psikolojisi Danışmanlık Programı’nın, yüksek lisans yapmak için zaman ayıramayan, ancak akademik içerikli bir eğitim almak isteyen profesyoneller için kurgulandığını anlatan Işık, genellikle bu programın içindeki bir modülle başlayan adayların daha sonra yüksek lisansa da devam etmeye karar verdiklerine dikkat çekiyor.

 

Powered by Openmedia