BİLGİ’nin sanat piyasası duayeni kendi markasını kuruyor

BİLGİ Ekonomi’de öğretim görevlisi olan Prof. Dr. Aylin Seçkin Georges, Luxury Consulting International adıyla kendi firmasını kuruyor. Luxury Consulting International, lüks yatırımlar üzerine uluslararası danışmanlık hizmetleri verecek.

Türkiye sanat piyasası duayenlerinden Aylin Seçkin Georges ile sanat piyasasını konuştuk. Sorularımızı yanıtlayan Seçkin, son 2 yıldır piyasa likidite açısından bir sıkışma ve satış hacminde bir daralma olduğunu söyledi.

Sanat piyasası kavramının Türkiye’deki öncülerindensiniz. Sizce bu alan Türkiye’de nasıl bir gelişim gösteriyor?

2006’dan beri Türk sanat piyasası analizleri yapıyorum. Piyasa, 2001’deki finans ve banka krizinin ardından bazı banka yöneticilerinin koleksiyonlarının TMSF’ye (Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu) devredilmesiyle bir ivme kazandı. Devredilen ve müzayedede satışa çıkarılan en önemli eser Osman Hamdi’nin Kaplumbağa Terbiyecisi eseri oldu. Eser 2004 yılı Kasım ayında Antik AŞ. Müzayedesinde İstanbul Modern ve Pera Müzesi arasındaki çekişme sonucunda çok yüksek bir fiyatla 5 milyon liraya satıldı. Bu alım ve aynı zamanda İstanbul Modern ve Pera Müzesi gibi bazı müzelerin kurulmasıyla sanat piyasası ve müzayede fiyatları ciddi bir ivme kazandı. Bu, daha sonraki yıllardaki toplam müzayede satış rakamlarında da görülüyor. 2009’da Sotheby’s Londra’da ilk kez Çağdaş Türk Sanatı için bir müzayede düzenledi. Bunu her sene aynı dönemde 2012’ye kadar yaptı. Ancak 2013’ten itibaren bu müzayedeleri görmüyoruz. Son 2 yıldır piyasa likidite açısından bir sıkışma ve satış haciminde bir daralma yaşıyor. Ekonomik belirsizliklerin 2013’ten sonra artması bunun en önemli sebeplerinden biri aslında.

Sanat eserlerine hangi ölçülere göre değer biçiliyor?

Bu güzel ama cevabı zor bir soru. Çağdaş sanatta, yani günümüzde üreten sanatçıların eserlerine, objektif kriterlere göre fiyat konulduğunu söylemek her ne kadar zor olsa da, sanatçının ismi, eserin büyüklüğü, tekniği, stili hatta renkleri bile bunda rol oynayabiliyor. Ancak Old Masters denilen, şimdi hayatta olmayan eski stil resim ve ressamlara ait eserlerin fiyatları daha tahmin edilebilir ve kalitatif bir takım kriterlere dayanıyor. Bir İbrahim Çallı ya da bir Osman Hamdi eserinin piyasada kaç adet olduğu aşağı yukarı tahmin edilebilir. Dönemleri, her dönemde yapılan eserleri belli ve adetleri sınırlıdır. Bu biraz da talep meselesidir. Bir dönem bazı sanatçılar bir andan daha öne çıkar, daha çok arzulanır. Zaten sanat eseri bir arzu objesidir. Özel bir fayda sağlamaz (ekonomik anlamda). Ancak bu piyasada çok farklı olaylar da fiyatlara etki edebilir. Mesela 2001’de ikiz kulelerin saldırılarından sonra İslam sanatına ait eserlerin fiyatlarında (talebe dayalı) büyük düşüşler gözlemlenmişti. Son politik olaylar, Suriye krizi ve diğer meseleler “Türk” sanatçı markasına biraz yük getirdi diyebilirim. Bu konu çok derin ve yeterince cevap verebildim mi emin değilim.

Sanat eserlerinin enflasyon karşısında değer kaybetmemesi için neler yapılabilir?

Sanat eserleri aslında enflasyona karşı pek değer kaybetmez. Enflasyona karşı varlıklar satın almak doğru bir yoldur. Sanat eseri almak ise iki kez doğrudur. Çünkü sanat eserlerinin fiyatlarının diğer yatırım araçlarıyla olan istatistikî ilişkisi hep ters yöndedir. Uzun vadede sanat eserlerinin bir portföyün % 5-10 arasında yer kaplamasının portföy riskini azaltacağına dair bulgular elde ettim. Bunlar IDEAS sayfasında bulunan yayınlarımda mevcuttur.

Türkiye sanat piyasasının şu andaki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

İlk soruda da değindiğim gibi şimdi sanat piyasası bir yavaşlama içinde. 2012 seviyesine göre müzayede ciroları yarı yarıya düşmüş yaklaşık 40 milyon dolar civarında. 2015 yılı Kasım ayında Christie’s müzayede evinde dünyanın satılan en pahalı ikinci tablosu olan Modigliani’nin eserinin 170 milyon dolara satıldığını biliyoruz. Bu da bizim piyasamızın ne kadar küçük, lokal ve sığ olduğunu gösteriyor. Ayrıca borsamız BIST gibi de uluslararası yatırımcıya pek cazip gelmeyen bir piyasa. Bunun bana göre en önemli sebebi fikir ve sanat ürünlerinde “Türk” markasının zayıf bir marka olması. Bu konu ayrıca tartışmaya açık elbette. Provokatif olmayı severim.

Borsa ve inşaat sektöründen yeni bir koleksiyoner grup

Türkiye sanat piyasasını Avrupa ile karşılaştırdığınızda ne gibi farklılıklar görüyorsunuz?

Avrupa sanat piyasası deyince akla Londra geliyor. İstanbul ile Londra’yı kıyaslamak son derece yanlış olur. Londra, New York piyasaları global, büyük ölçekli alıcı ve satıcıların olduğu, geçmişi 1700’lü yıllara kadar giden piyasalar. Avrupa’da resim sanatı rönesansla 1450’lerden itibaren doruklara ulaşıyor. Bizde ise ilk modern ressamlar 1780’lerde gemi maketleri çizen askeri okul ressamları. Örneğin Şeker Ahmet Paşa ilk askeri okul ressamı. Bir grup askeri ressam Paris’e yollanıyor ancak onlar sivil resim yapmak istiyor ve böylece bizde de bir “Old Masters” serisi böylece oluşuyor. Ancak modern anlamda Avrupa ile kıyaslanabilecek koleksiyoner, galeri ve müzayede evlerinin ortaya çıkması nerden baksak 1970’lerden geriye gitmiyor. Ondan öncesinde en önemli resim koleksiyoneri olarak devleti görüyoruz. Tüm bakanlık binaları ve resmi daireler yurt gezilerine çıkan ressamların eserleriyle donatılıyor. Sanatın alıcı devlet daha sonra yerini sanayici koleksiyonerlere bırakıyor. Son yıllarda ise borsa ve inşaat sektöründe öne çıkan daha genç ve çağdaş sanata meraklı yeni bir koleksiyoner grubu görüyoruz Türkiye’de.

“Yumurtaları tek sepete koymayın”

Önceki söyleşilerinizde “sanat yatırımları çeşitlendirilmeli” ifadesini kullanmışsınız. Bu çeşitlendirme neden gerekli ve yatırımcıya ne sağlıyor?

Sanat yatırımları çeşitlendirilmeli derken tek bir ressamın eserlerini almak yerine, aynı dönemin farklı ressamlarını ya da farklı dönemlerin aynı konseptli eserlerini toplamak ya da hem çağdaş sanattan eserlere hem de klasik sanattan eserlere yatırım amaçlı sanat koleksiyonlarında yer vermek tıpkı farklı şirketlerin hisse senetlerinden oluşan bir portföy kurmakla aynı şey aslında. Biz hep yumurtaları tek sepete koymayın önerisinde bulunuruz ekonomist olarak. Bu görüşün sanat yatırımı için de geçerli olduğunu söylemek istedim.

Eklemek istedikleriniz varsa lütfen belirtiniz.

Bu konuyla ilgilenen mezun arkadaşları 22 Mart’ta Bilgi-Eğitim’de başlayacak bir aylık (Salı ve Cumartesi 5 saat) Sertifika Programına, halen öğrenci olan arkadaşları da 2016 Güz döneminde açılacak EC 317 Economics of Arts and Culture dersime beklerim.

Son olarak da bir haber vermek isterim. ARTSA© SEÇKİN & ATUKEREN Türk Sanat Piyasası Endeksi markamızı tescil ettirdik. Bundan sonra bu endeks düzenli aralıklarla yayınlanacak ve bilgiler üyelik çerçevesinde paylaşılacak. Ayrıca “Luxury Consulting International” adında da Dubai merkezli bir firma kuruyorum.

 

 

Powered by Openmedia